قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُو۫لٰى
قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُو۫لٰى
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli, فَمَا بَالُ الْقُرُونِ ‘dır. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; إن كان ربّك قد أعطى وهدى ..(Eğer senin Rabbin verdi ve hidayet ettiyse.. ) şeklindedir.
İstifham ismi مَا mübteda olarak mahallen merfûdur.
بَالُ الْقُرُونِ mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْقُرُونِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
الْاُو۫لٰى kelimesi الْقُرُونِ ‘nin sıfatı olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُو۫لٰى
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mütekellim Firavun’dur. Mekulü’l-kavl Firavun'un sorusudur.
Takdiri … إن كان ربّك قد أعطى وهدى (Eğer senin Rabbin verdi ve hidayet ettiyse) olan mahzuf bir şartın cevabıdır. Cümleye dahil olan rabıta فَ ‘si, bu hazfin işaretidir. Cevap cümlesi istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham ismi, مَا mübtedadır. Haber olan بَالُ الْقُرُونِ , izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir.
الْاُو۫لٰى muzâfun ileyh olan الْقُرُونِ ’nin sıfatıdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
İlk nesillerin hali nedir? sorusu, öldükten sonra mutluluk veya bedbahtlık bakımından halleri nedir? demektir. (Beyzâvî)