قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّ۪ي ف۪ي كِتَابٍۚ لَا يَضِلُّ رَبّ۪ي وَلَا يَنْسٰىۘ
قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّ۪ي ف۪ي كِتَابٍۚ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli عِلْمُهَا ‘dır. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
عِلْمُهَا mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
عِنْدَ zaman zarfı, mahzuf habere müteallıktır. ف۪ي كِتَابٍ car mecruru mahzuf mübtedaya müteallıktır.
لَا يَضِلُّ رَبّ۪ي وَلَا يَنْسٰىۘ
Fiil cümlesidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَضِلُّ merfû muzari fiildir. رَبّ۪ي fail olup mukadder damme ile merfu, Mütekellim zamiri ى muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَنْسٰى atıf harfi و ‘la makabline matuftur. يَنْسٰى mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mef’ûlun bihi mahzuftur.
قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّ۪ي ف۪ي كِتَابٍۚ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّ۪ي ف۪ي كِتَابٍ cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Mübteda olan عِلْمُهَا ’nın haberi mahzuftur. عِنْدَ bu mahzuf habere müteallıktır.
İsim cümlesinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfret ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
عِنْدَ رَبّ۪ي izafetinde hem muzâf hem de muzâfun ileyh Rabb isminden ötürü şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca Rabb ismini zikretmesi, Hz.Musa’nın Allah'ın rububiyet vasfını öne çıkarma isteğinin işaretidir.
ف۪ي كِتَابٍۚ ibaresindeki فِي harfinde istiare vardır. Car ve mecrurun ilişkisi, zarf ve mazruf ilişkisine benzetilmiştir. كِتَابٍۚ içine girilecek bir şeye benzetilmiştir.
كِتَابٍۚ ’deki tenvin kimsenin bilemeyeceği evsafta olduğunu belirtmek ve tazim içindir.
Ayetteki Kitap'tan maksat, Levh-i Mahfuz'dur. Yani onların bilgisi bütün tafsilatıyla Levh-i Mahfuz'da kayıt edilmiştir. Bu ifade, bu bilginin, Allah'ın (cc) imkânı dahilinde ve ilmi içinde olmasının, alimin, bilgileri hıfzetmesi ve kâtiplerle kayıt altına almasıyla temsil etmek kabilinden de olabilir. Nitekim "Rabbim ne şaşırır, ne de unutur" cümlesi de buna işaret etmektedir. Yani Rabbim, baştan şaşırmaz ve baki olan ilmi sonradan da gitmez; fakat O'nun ilmi ebediyen sabittir. Zira şaşırmak da unutmak da Allah (cc) için imkânsızdır. (Ebüssuûd)
Ve onun في كِتابٍ [bir kitaptaki] sözü onu yazılı meselelere benzetmek manasında mecaz olabilir. Hakiki ilim manasında kinaye de olabilir. Çünkü yazılı şeyler kesinlik ifade eder. (Âşûr)
لَا يَضِلُّ رَبّ۪ي وَلَا يَنْسٰىۘ
Mekulü’l-kavle dahil olan cümle, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Veciz anlatım kastıyla gelen, رَبّ۪ي izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Musa şan ve şeref kazanmıştır.
رَبّ۪ي lafzının ayette tekrarlanmasıyla muhatabın zihninde oluşabilecek şüpheyi gidermek, müsnedün ileyhi zihinde iyice yerleştirmek murad edilmiştir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Aynı üslupla gelen وَلَا يَنْسٰىۘ cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir. Cümledeki nefy harfi olumsuzluğu tekid için tekrarlanmıştır.
Fillerin muzari sıygada gelmesi hudûs ve istimrarî teceddüt ifade etmiştir.
Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
يَضِلُّ - يَنْسٰىۘ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
لَا يَضِلُّ رَبّ۪ي وَلَا يَنْسٰىۘ cümlesinde birinci fiil, Cenab-ı Hakk’ın her şeyi bildiğine, ikinci ifade ise ilminin ezeli ve ebedi olduğuna işarettir. Bu aynı zamanda, Allah Teâlâ’nın ilminin değişmeyeceğine de bir işarettir. (Fahreddin er-Râzî)