قَالَ رَبُّنَا الَّـذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى
قَالَ رَبُّنَا الَّـذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli, رَبُّنَا الَّـذ۪ٓي اَعْطٰى ‘dır. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. رَبُّنَا mübteda olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Müfred müzekker has ism-i mevsûl الَّـذ۪ٓي , mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası اَعْطٰى ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur. اَعْطٰى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. كُلَّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. شَيْءٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
خَلْقَهُ ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
هَدٰى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. اَعْطٰى fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi عطو ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
قَالَ رَبُّنَا الَّـذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى
Beyânî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ayette Musa ve Harun (as) Firavun’un sorusunu cevaplamaktadır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan رَبُّنَا الَّـذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Müsnedün ileyh olan رَبُّنَا , izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir. Ayrıca bu izafet muzâfun ileyhin şanı içindir.
Cümlenin müsnedi olan الَّـذ۪ٓي , sonraki habere dikkat çekmek amacının yanında tazim ve yüceltmek için ism-i mevsûlle marife olmuştur. Sılası olan اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Ayette müsned, ism-i mevsûl olarak zikredilmiştir. Yaratmak ve doğru yolu göstermek çok büyük iştir ve ancak ilah olan bir varlığın yapabileceği bir şeydir. Firavun ise aciz bir mahluk olduğundan bunların hiçbirine muktedir değildir. Ayet bu gerçeği vurgulamak, Firavun’u hakir görüp Rabbi yüceltmek için müsnedi ism-i mevsûl olarak zikretmiştir.
Musa (as)'ın buradaki "Bizim Rabbimiz her şeyi yaratıp sonra da yol gösterendir sözündeki الَّـذ۪ٓي kelimesi, marife olan bir mefhumu malum bir cümle ile tavsif etmeyi ifade eder. Dolayısıyla bu mananın mutlaka, Firavun tarafından bilindiğine hükmetmek gerekir. (Fahreddin er-Râzî)
شَيْءٍ ‘deki tenvin kesret ve tazim ifade eder.
الخَلْقُ ; meydana getirme anlamında bir masdardır ve الإعْطاءِ yani verme fiili ile birlikte kullanılarak, yaratmanın ve meydana getirmenin bir nimet olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu şekildeki kullanım hem rububiyete hem de nimetlerin hatırlatılmasına bir istidlal niteliğindedir. (Âşûr)
ثُمَّ hem zamansal (kronolojik) hem rütbe (sıra) anlamında bir düzeni ifade eden atıf harfidir. (Âşûr)
Ayetin sonundaki هَدٰى fiili, ثُمَّ atıf harfiyle sıla cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.