كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟
كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْۜ
Fiil cümlesidir. كُلُوا fiili ن ‘un hazfi ile mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ارْعَوْا fiili, ن ‘un hazfi ile mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و’ ı fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْعَامَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni, mahallen mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık belirten harf, ك ise muhatap zamiridir.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
اٰيَاتٍ kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olup kesra ile mansubdur. Cemi müennes salim kelimeler fetha yerine kesra alırlar.
لِاُو۬لِي car mecruru اٰيَاتٍ ’in mahzuf sıfatına müteallıktır. النُّهٰى muzâfun ileyh olup mukadder kesra ile mecrurdur.
كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Aynı üslupta gelen وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْ cümlesi, كُلُوا cümlesine, hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir.
Emir üslubunda gelmiş olduğu halde, gerçek manada emir anlamı taşımayan iki cümle, ibaha anlamında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟
Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden bu cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. اِنَّ ’nin muahhar ismi olan لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.
İşaret ismi ذٰلِكَ , ayette olaya dikkat çekip belleklere iyice yerleştirmek için gelmiştir.
Müsnedün ileyh olan لَاٰيَاتٍ ’in nekre gelmesinde, tazim ifadesinin yanında teksir ve özel bir nev olduğu anlamı da vardır.
Bu ve benzeri cümleler اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’ her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
İşaret ismine dahil olan ف۪ي harfinde de istiare vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilen Allah’ın kudretinin delili olan ayetler, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
لِاُو۬لِي النُّهٰى۟ car mecruru لَاٰيَاتٍ ’in mahzuf sıfatına müteallıktır.
[Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır] Batıla uymayı ve çirkin şeyleri yapmayı men eden akıl sahipleri için. النُّهٰى۟ kelimesi, نُّهى 'nin çoğuludur. (Beyzâvî)
İnsanın dünya ve ahiret saadetine kavuşması; kötü amel ve ahlaktan uzak durması ve mahlukata bakarak ibret almasıyla gerçekleşir. İnsanın bunları yapabilmesi için ise selim bir akla sahip olması gerekir. Bunlar لِاُو۬لِي النُّهٰى۟ tabiriyle veciz bir şekilde ifade edilmiştir. Bu edebi sanatlardan îcâz-ı kısardır.
Ayrıca bu ifadede sebep müsebbep alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı vardır.
Bunların işaretler teşkil etmesi, bütün âlemler için geçerli olduğu halde, anılan akıl sahiplerine tahsis edilmesi, o işaretlerden faydalananlar ve aksine davranmaktan alıkoyanların o akıl sahipleri olmaları itibarıyladır. (Ebüssuûd)
Haberin اِنَّ ile tekid edilmesi, muhatabı münkir menziline koymak içindir. (Âşûr)