قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزّ۪ينَةِ وَاَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزّ۪ينَةِ وَاَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزّ۪ينَةِ ‘dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
مَوْعِدُكُمْ mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَوْمُ haber olup lafzen merfûdur. الزّ۪ينَةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْ ve masdar-ı müevvel, يَوْمُ ‘ye matuf olup mahallen merfûdur.
يُحْشَرَ mansub, meçhul muzari fiildir. النَّاسُ naib-i fail olup lafzen merfûdur.
ضُحًى zaman zarfı, يُحْشَرَ fiiline müteallık olup elif üzere mukadder fetha ile mansubdur.قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزّ۪ينَةِ وَاَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزّ۪ينَةِ cümlesi, mübteda ve haberden müteşekkil olup sübut ve istimrar ifade etmektedir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyh olan مَوْعِدُكُمْ kelimesi de müsned olan يَوْمُ الزّ۪ينَةِ kelimesi de veciz ifade yollarından olan izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir.
Ayetteki, sizinle bulaşma vakti ifadesinin, Firavun’un sözü olması yani bu vakti ve yeri belirleyenin onun olması muhtemel olduğu gibi, bunun Hazret-i Musa’nın (as) sözü olması da muhtemeldir. Kâdi birincisinin daha açık olduğunu, çünkü bu toplanmayı isteyenin Musa (as) değil, Firavun olduğunu söylemiştir. (Fahreddin er-Râzî)
يَوْمُ الزّ۪ينَةِ ifadesi, bayram gibi özel bir günden kinayedir.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى cümlesi, masdar teviliyle يَوْمُ ‘ye matuf olup mahallen merfûdur.
Muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayetteki اَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ifadesi, randevu vaktiniz insanların kuşluk vakti toplanmalarıdır demektir. Buna göre, buradaki أن masdariyyedir ve arkasından gelen cümle mahallen merfûdur. Bunun الزّ۪ينَةِ kelimesine atfedilerek, mahallen mecrûr olması da mümkündür.
Kâdi şöyle der: Hazret-i Musa (as) o günü, “zinet günü” sözüyle, o gündeki o belli vakti de “İnsanların toplandıkları kuşluk vakti” diye belirlemiştir. (Fahreddin er-Râzî)
ضُحًى ve يَوْمُ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Hazret-i Musa'nın böyle bir günü tayin etmesi, son derece kuvvetli olduğunu, kendine özgüveni bulunduğunu ve onlara hiç aldırmadığını göstermek içindi. Çünkü o gün onların olanca güçlerini gösterdikleri gündür. Bir de, hakkın ortaya çıkması ve batılın perişan olması, çok sayıda şahitler huzurunda olsun ve hazır bulunanlar, bulunmayanlar, bütün halk arasına yayılsın. (Ebüssuûd)
يَوْمُ الزِّينَةِ sözü vakti, وأنْ يُحْشَرَ النّاسُ sözü mekânı, ضَحًى sözü ise mutlak vakti tayin için gelmiştir. (Âşûr)