قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ وَاِمَّٓا اَنْ نَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَلْقٰى
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ وَاِمَّٓا اَنْ نَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَلْقٰى
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, يَا مُوسٰٓى ’dır. قَالُوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَا nida harfi, مُوسٰٓى münadadır. Müfred alem olup damme üzere mebni mahallen mansubdur. Nidanın cevabı اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ ‘dır.
اِمَّٓا tahyir harfidir.
اِمَّا ; yargıyı seçmeli olarak birbirine bağlayan bir tercih edatıdır. اِمَّا ile yapılan atıfta genellikle yargılardan yalnızca birinin gerçekleşmesi söz konusudur. el-Mâlekî, talebî cümlelerden sonra kullanılan اِمَّا edatının tahyir ve ibaha, haberî cümlelerden sonra kullanılan اِمَّا edatının ise şek ve tereddüt ifade ettiğini söyler. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, (Doktora Tezi)
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mübteda olarak mahallen merfûdur. Haber mahzuftur. Takdiri; إلقاؤك (Senin atman) şeklindedir.
تُلْقِيَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
وَ atıf harfidir. اِمَّٓا tahyir harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, önceki masdar-ı müevvele matuf olup mahallen merfûdur.
نَكُونَ nakıs, mansub muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. نَكُونَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri نحن ’dir.
اَوَّلَ kelimesi نَكُونَ ‘nin haberi olup fetha ile mansubdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَنْ , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası اَلْقٰى ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.
اَلْقٰى mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. تُلْقِيَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi لقي ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ وَاِمَّٓا اَنْ نَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَلْقٰى
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Allah Teâlâ, sihirbazların Hz. Musa'ya söylediklerini bildiriyor.
قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ cümlesi, nidanın cevabıdır.
اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ cümlesine dahil olan اِمَّٓا , muhayyerlik ifade eden tahyir harfidir.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Masdar harfi اَنْ ve akabindeki تُلْقِيَ şeklindeki muzari fiil cümlesi, masdar teviliyle mahzuf mübteda için haberdir. Takdiri; إلقاؤك (Senin atman) şeklindedir.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki كاَنَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi اَنْ نَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَلْقٰى , faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel önceki masdar-ı müevvele matuftur. كاَنَ ’nin haberi olan اَوَّلَ ’nin muzâfun ileyhi olan مَنْ ’in sılası اَلْقٰى , müspet mazi fiil sıygasında gelmiştir.
Mekulü’l-kavlde mütekellim sihirbazlar, muhatap Hz. Musa (as)’dır.
اِمَّٓا İki yargıyı seçmeli olarak birbirine bağlayan bir tercih edatıdır. اِمَّٓا ile yapılan atıfta genellikle yargılardan yalnızca birinin gerçekleşmesi söz konusudur. Mâlekî talebi cümlelerden sonra kullanılan اِمَّٓا edatının tahyîr ve ibâha, haberî cümlelerden sonra kullanılan اِمَّٓا edatının ise şek ve tereddüt ifade ettiğini söyler. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)
اَنْ edatı mabâdiyle birlikte gizli bir fiille mansubdur ya da mahzuf mübtedanın haberidir. (Beyzâvî)
تُلْقِيَ - اَلْقٰى kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr, اِمَّٓا ve اَنْ ‘lerin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.