قُلْنَا لَا تَخَفْ اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى
قُلْنَا لَا تَخَفْ
Fiil cümlesidir. قُلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, لَا تَخَفْ ‘dir. قُلْنَا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَخَفْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
Muzari fiillerin (أَنَا – أَنْتَ – نَخْنُ...) zamirleri fail (özne) konumunda olduklarında vücûben (zorunlu olarak) müstetir olurlar yani bariz zamir olarak açık şekilde yazılmaları mümkün olmadığı gibi bunların yerine açık bir isim söylenmesi de mümkün değildir. (هُوَ - هِيَ) zamirlerinin müstetir oluşu ise mazi fiilde de muzari fiilde de vücûben değil cevazendir yani bunların müstetir zamir olarak kullanılmaları zorunlu olmayıp bu zamirlerin yerine istenildiği takdirde açık isim getirilmesi de mümkündür. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
كَ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اَنْتَ fasıl zamiridir.
الْاَعْلٰى kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.قُلْنَا لَا تَخَفْ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiil azamet zamirine isnad edilerek tazim edilmiştir.
قُلْنَا fiilinin mekulü’l-kavli olan لَا تَخَفْ cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır. اِنَّ ve fasıl zamiri ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi sübut ve istimrar ifade etmiştir. اَنْتَ , fasıl zamiridir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve fasıl zamiri sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
Müsned olan الْاَعْلٰى , onun yaşadığı korkunun delili olmak üzere marife gelmiştir. (Âşûr)
Müsnedin, ism-i tafdil kalıbında isim olarak gelmesi durumun devamlılığındaki mübalağaya işaret etmiştir.
İsim cümlesi sübut ve istimrar ifade etmiştir. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Birden fazla tekid unsuru taşıyan cümle hz. Musa’nın korkusunu gidermek ona destek vermek amacına matuftur. Peygamberlerde bulunan yüce vasıflar sebebiyle Allah (cc), Hz. Musa’da meydana gelen bu korkuyu reddetmek için ifadeyi inkârî haber şeklinde inzal etmiştir.
Allah Teâlâ, اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى [Çünkü üstün (gelecek), muhakkak sen olacaksın.] buyurarak ona güvence vermiştir. Bu ifadede pek çok çeşit mübalağa ve tekid çeşitleri bulunmaktadır:
a) Tekid edatı olan اِنَّ ‘nin getirilmesi.
b) Zamirlerin tekrarlanması.
c) Haberde, elif lâmın gelmiş olması.
d) Yücelik lafzının getirilmesi ki الْاَعْلٰى ulûv (maddi üstünlüğü) ifade eder.
Tafsilatlı olanına gelince, bu da Cenab-ı Hakk'ın, "Elindekini bırakıver..." emridir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)