وَلَقَدْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَر۪يقاً فِي الْبَحْرِ يَبَساًۚ لَا تَخَافُ دَرَكاً وَلَا تَخْشٰى
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَقَدْ | ve andolsun |
|
2 | أَوْحَيْنَا | biz vahyetmiştik |
|
3 | إِلَىٰ |
|
|
4 | مُوسَىٰ | Musa’ya |
|
5 | أَنْ | diye |
|
6 | أَسْرِ | geceleyin yürüt |
|
7 | بِعِبَادِي | kullarımı |
|
8 | فَاضْرِبْ | ve vur |
|
9 | لَهُمْ | onlar için |
|
10 | طَرِيقًا | bir yol |
|
11 | فِي |
|
|
12 | الْبَحْرِ | denizde |
|
13 | يَبَسًا | kuru |
|
14 | لَا |
|
|
15 | تَخَافُ | korkma |
|
16 | دَرَكًا | yetişme(sin)den |
|
17 | وَلَا | ve |
|
18 | تَخْشَىٰ | endişe etme |
|
وَلَقَدْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَر۪يقاً فِي الْبَحْرِ يَبَساًۚ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
اَوْحَيْنَٓا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muzari fiillerin (أَنَا – أَنْتَ – نَخْنُ ...) zamirleri fail (özne) konumunda olduklarında vücûben (zorunlu olarak) müstetir olurlar yani bariz zamir olarak açık şekilde yazılmaları mümkün olmadığı gibi bunların yerine açık bir isim söylenmesi de mümkün değildir. (هُوَ - هِيَ) zamirlerinin müstetir oluşu ise mazi fiilde de muzari fiilde de vücûben değil cevazendir yani bunların müstetir zamir olarak kullanılmaları zorunlu olmayıp bu zamirlerin yerine istenildiği takdirde açık isim getirilmesi de mümkündür. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِلٰى مُوسٰٓى car mecruru اَوْحَيْنَٓا fiiline müteallıktır. مُوسٰٓى elif üzere mukadder kesra ile mecrur olup gayri munsarif olduğu için esre almamıştır.
Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْ harfi tefsiriyyedir. اَسْرِ fiili, illet harfinin hazfi ile mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ’dir.
بِعِبَاد۪ي car mecruru اَسْرِ fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اضْرِبْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
لَهُمْ car mecruru اضْرِبْ fiiline müteallıktır. طَر۪يقاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فِي الْبَحْرِ car mecruru طَر۪يقاً ’ın mahzuf sıfatına müteallıktır. يَبَساً kelimesi طَر۪يقاً ’ın sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا تَخَافُ دَرَكاً وَلَا تَخْشٰى
Cümle, اضْرِبْ ‘deki failin hali olarak mahallen mansubdur. Fiil cümlesidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَخَافُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
دَرَكاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
لَا تَخْشٰى atıf harfi و ’la makabline matuftur. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَخْشٰى mukadder fetha ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.وَلَقَدْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَر۪يقاً فِي الْبَحْرِ يَبَساًۚ
وَ istînâfiyyedir. Bir cümlenin öncesindeki kelamın bir cüzü olarak gelmesiyle önceki kelamdan kopuk olarak istinaf şeklinde gelişi arasındaki fark, istînaf olarak gelmesi durumunda, başka bir şeymiş gibi olması ve özel bir bir ayrıcalık taşıyarak önceki kelamdan farklılık taşımasıdır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 7, s. 271)
لَ mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. وَلَقَدْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى cümlesi, mahzuf kasemin cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Bu kelamın başında yeminin zikredilmesi, içeriğine son derece önem verildiğini göstermek içindir. (Ebüssuûd)
فِي الْبَحْرِ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare vardır. على harfi yerine kullanılmıştır. Car ve mecrurun ilişkisi, zarf ve mazruf ilişkisine benzetilmiştir. ذِكْر۪يۚ içine girilecek bir şeye benzetilmiştir.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki اَسْرِ بِعِبَاد۪ي cümlesi, masdar tevilinde, tefsiriyyedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Aynı üslupta gelen فَاضْرِبْ لَهُمْ طَر۪يقاً فِي الْبَحْرِ يَبَساًۚ cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle, tefsir cümlesine فَ ile atfedilmiştir.
بِعِبَاد۪ي kelimesinin Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması, kullara şeref ve tazim ifade eder.
Burada İsrailoğulları’nın, “kullarım” unvanıyla ifade edilmeleri, onlara merhamet izhar etmek, durumlarına önem verildiğini bildirmek, onlar Allah'ın kulları oldukları halde Firavun’un kendilerini köle edindiğine ve onlara çeşitli zulümler uyguladığına dikkat çekmek içindir. (Ebüssuûd)
Car mecrur لَهُمْ , siyaktaki önemine binaen mef’ûle takdim edilmiştir. Mef’ûl olan طَر۪يقاً ’daki tenvin tazim ifade eder.
فَاضْرِبْ لَهُمْ طَر۪يقاً ibaresinde mecazî isnad vardır. Aslı إضرب البحر ’dır. Yani ‘yola vur değil’, ‘denize vur’ olmalıydı.
Masdar kalıbında gelerek mübalağa ifade eden يَبَساً kelimesi طَر۪يقاً için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır. Muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
لَا تَخَافُ دَرَكاً وَلَا تَخْشٰى
Cümle اضْرِبْ ’deki failin halidir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber, ibtidaî kelamdır. Hâl-i müekkide olarak ıtnâbdır. وَ ’la gelmeyen bu hal cümlesi bu halin sürekliliğine işaret eder.
Aynı üslupla gelen وَلَا تَخْشٰى cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir. Cümledeki nefy harfi, olumsuzluğu tekid için tekrarlanmıştır.
Fillerin muzari sıygada gelmesi, hudûs ve istimrarî teceddüt ifade etmiştir.
Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
تَخَافُ - تَخْشٰى kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr, لَا ’nın tekrarında ıtnâb ve reddü’l-l acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Mef’ûl olan دَرَكاً ’in tenkiri, nev ve kıllet ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre, umuma işarettir.
Korkmak manasındaki تَخَافُ fiilinden sonra yine aynı manadaki تَخْشٰى fiilinin zikredilmesinden maksat, Hz. Musa’nın korkmaması gerektiğini vurgulu olarak belirtmektir.
وَلَا تَخْشٰى cümlesi yeni söz başıdır. أنت لا تخشى (Sen korkmazsın) demektir ya da تَخَافُ ‘ ya atıftır. Elifi de işbâ içindir. وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا (Ahzab Suresi, 10) ayetinde olduğu gibi. Yahut و ile birlikte hal’dir, mana da boğulmaktan korkmayarak demektir. (Beyzâvî)