Enbiyâ Sûresi 12. Ayet

فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَأْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ  ...

Onlar azabımızı hissedince, hemen oradan süratle kaçıyorlardı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَلَمَّا zaman
2 أَحَسُّوا hissettikleri ح س س
3 بَأْسَنَا azabımızı ب ا س
4 إِذَا derhal
5 هُمْ onlar
6 مِنْهَا oradan
7 يَرْكُضُونَ kaçıyorlardı ر ك ض
 

Rakeda ركض : رَكْضٌ bacakla ya da ayakla vurmaktır. Bu kelime yaya olan birine nisbet edildiğinde yeri ayakla basıp çiğnemek anlamına gelir. Biniciye nisbet edilerek kullanıldığında ise bineği koşturmak kastedilir. (Müfredat)

Kuran’ı Kerim’de sülasi fiil formunda 3 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli işari olarak rakettir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَأْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ

 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. 

اَحَسُّوا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَحَسُّوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

بَأْسَنَٓا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. Mütekellim zamir  نَٓا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اِذَا  mufacee harfidir.  اِذَا  isim cümlesinin önüne geldiğinde ‘birdenbire, ansızın’ manasında mufacee harfi olur. 

Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

مِنْهَا  car mecruru  يَرْكُضُونَ  fiiline müteallıktır.  

يَرْكُضُونَ  fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.  يَرْكُضُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. 

اَحَسُّوا  fiili  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  حسس ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَأْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ

 

Atıf harfi  فَ  ile öncesine atfedilen ayete dahil olan  لَمَّٓا, zaman zarfıdır. Zımni olarak şart manası taşır. Müteallakı cevap cümlesidir.

لَمَّٓا ’nın muzâfun ileyhi olan  اَحَسُّوا  cümlesi şart cümlesidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 88)

اَحَسُّوا  fiili  اِفعال  babındadır.  اِفعال  babı fiile kesret, haynunet, sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul manaları katar.

بَأْسَ  kelimesinin azamet zamirine muzâf oluşu, sıkıntının korkunçluğuna işaret etmek içindir.

Şartın cevabı olan  اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ  cümlesi, şart ve zaman zarfı  اِذَا ’nın dahil olduğu isim cümlesidir. İsim cümlesine dahil olduğunda  اِذَا  mufacee harfi olur. 

Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede takdim tehir sanatı vardır.  مِنْهَا, amili olan  يَرْكُضُونَ ’ye siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.

Sübut ifade eden bu isim cümlesinde müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Haber cümlesinin inşaî formda ifade edilmesi daha beliğ ve etkili bir üsluptur.

Bir azaba uğradı ya da başına geldi ifadeleri tercih edilmeyip,  اَحَسّ  dokundu kelimesinin kullanımı, azabın büyüklüğünü ve korkunçluğunu göstermesi açısından çok uygun bir tercihtir. O, azim azabın sadece dokunmasının bile nasıl tesir edeceği bu latif ifadeden anlaşılmaktadır. Kelimelerin mana ile uyumu mürâât-ı nazîr sanatıdır. 

مِنْهَا يَرْكُضُونَ  cümlesindeki  مِنْ  harfinin ibtidâiyye olması caizdir. Yani oradan çıkanlardır.  يَرْكُضُونَۜ nun  يَهْرُبُونَ  anlamında tevil edilerek ta’lil manasında olması da caizdir. (Âşûr)

ركض  kökü, binite ayakla vurmak anlamındadır. Nitekim  أَرْكُضْ بِرِجْلِكَ [Ayağını yere vur!] (Sad Suresi, 42) buyurulmaktadır. Azabın öncüsü kendilerini yakaladığında binitlerine binip mahmuzlayarak hezimete uğramış vaziyette beldelerinden kaçmış olmaları da mümkündür. Yine yaya olarak süratle yürümeleri itibariyle “binitlerini mahmuzlayarak giden süvariler”e benzetilmiş de olabilirler.(Keşşâf)