لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْواً لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ
لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْواً لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ
لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur. اَرَدْنَٓا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَرَدْنَٓا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, اَرَدْنَٓا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Fiili muzarinin başına “ اَنْ ” harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdarı müevvel cümlesi)” denmektedir. Kur’an-ı Kerim’de çok nadir de olsa bazen cümlede اَنْ ’den önce (لِ) harf-i cerini ve اَنْ ’den sonra da nâfiye lâ’sını (لَا) görebiliriz. لِئَلَّا şeklinde yazılır. Bazen ise bu اَنْ ’den önce (لِ) harf-i ceri ve nâfiye lâ’sının (لَا) hazf edildiğini görebiliriz. Ancak lafızda olmadığı halde manaları geçerlidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَتَّخِذَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
لَهْواً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. İkinci mef’ûlun bihi mahzuftur. Takdiri, ما يلهى به (eğlendirecek şeyi) şeklindedir.
لَ harfi لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır. اتَّخَذْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مِنْ لَدُنَّا car mecruru اتَّخَذْنَا ’nın mahzuf ikinci mef’ûlun bihine müteallıktır. Takdiri, كائنا (olan) şeklindedir.
اَرَدْنَٓا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi رود ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اتَّخَذْنَا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. كُنَّا ’nın dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir.
كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. نَا mütekellim zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
فَاعِل۪ينَ kelimesi كُنَّا ’nın haberi olup nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
Şartın cevabı mahzuftur. Takdiri; إن كنّا فاعلين لاتّخذناه (Yapacak olsaydık onu edinirdik) şeklindedir.
فَاعِل۪ينَ kelimesi sülasi mücerredi فعل olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْواً لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet mazi fiil sıygasındaki اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْواً cümlesi şarttır. Müspet mazi fiil sıygasında gelen cümlenin azamet zamirine isnadı, tazim ifade etmiştir.
اَنْ, muzariyi nasb ederek anlamını masdara çeviren harftir. Masdar harfi ve akabindeki نَتَّخِذَ لَهْواً cümlesi, masdar teviliyle اَرَدْنَٓا fiilinin mef’ûlü konumundadır. Masdar-ı müevvel, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لَوْ harfinin geldiği cümlelerde hem şart hem de ceza fiili mazi olur. Ancak bir nükte için muzariye de dahil olabilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
لَوْ şart edatı; şart ilişkisi kurar. Bu edat, gerçekleşmeyen iki fiil arasındaki ayrılmazlık ilişkisini ifade eder. Nahivciler ِ لَوْ edatını “şart gerçekleşmediği için cevabının da gerçekleşmemesini gerektiren bir edattır” diye tanımlamaktadırlar. Başka bir deyişle “şart bulunmadığından cevabın da bulunmadığını” ifade eder. Bu tanıma göre cevabın gerçekleşmediğine açık bir şekilde delalet eder. Yani şartın imkânsızlığında cevabın da imkânsızlığını ifade eden bir edat olmaktadır. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)
Rabıta harfi لَ ’nin dahil olduğu cevap cümlesi لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
مِنْ لَدُنَّا , bu fiilin mahzuf ikinci mef'ûlüne mütealliktir.
لَاتَّخَذْنَاهُ ve نَتَّخِذَ fiilleri اِفْتِعال babındadır. Bu bab fiile, mutavaat, müşareket, ittihaz, izhar, talep gibi anlamlar katar.
Fiillerde azamet zamirinin kullanılması tazim ifade eder. لَدُنَّ kelimesinin azamet zamirine izafesi, لَدُنَّ için tazim ve teşriftir.
اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ
Ayetin, istînâfiyye olarak fasılla gelen son cümlesi, cevabı mahzuf şart cümlesidir. Müspet mazi sıygadaki كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Takdiri لاتّخذناه (Onu edinirdik) olan cevap cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre mezkur şart ve mukadder cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haberi cümlenin şart üslubunda gelmesi daha beliğ ve etkileyicidir.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsm-i fail kalıbındaki فَاعِل۪ينَ kelimesi كان ’nin haberidir.
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa, bu durum sübût manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgati Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)
Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
نَتَّخِذَ - لَاتَّخَذْنَاهُ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.