وَهٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ اَنْزَلْنَاهُۜ اَفَاَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ۟
وَهٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ اَنْزَلْنَاهُۜ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. İşaret ismi هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur.
ذِكْرٌ mübtedanın haberi olarak lafzen merfûdur. مُبَارَكٌ kelimesi ذِكْرٌ ’un sıfatı olup lafzen merfûdur. اَنْزَلْنَاهُ fiili ذِكْرٌ ’un ikinci sıfatı olarak mahallen merfûdur.
اَنْزَلْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مُبَارَكٌ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan mufâale babının ism-i mef’ûludur.
اَنْزَلْنَاهُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi نزل ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اَفَاَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ۟
Hemze istifham harfidir. فَ istînâfiyyedir. Munfasıl zamir اَنْتُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
لَهُ car mecruru مُنْكِرُونَ ’ye mütealliktir. مُنْكِرُونَ۟ haber olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
مُنْكِرُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan ifal babının ism-i failidir. İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)وَهٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ اَنْزَلْنَاهُۜ
وَ , istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedin işaret ismi هٰذَا ile marife olması habere dikkat çekip zikri, tazim ve medih ifade eder.
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اَنْزَلْنَاهُ cümlesi kemâl-i ittisâl nedeniyle fasılla gelmiştir. ذِكْرٌ için ikinci sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Nekre isimden sonra gelen cümleler, o ismin sıfatı olurlar.
Fiilin azamet zamirine isnadı, tazim ifade eder.
Burada Kur’an’ın, Tevrat'ın geçen ayetteki son vasfı (öğüt olmak) ile vasıflandırılması, makama münasebetinden ve sûrenin başındaki Kur’an'ın sıfatına uygun düşmesinden dolayıdır. Yani işte bu indirdiğimiz Kur’an, hayır ve faydası bol bir bereket kaynağıdır. (Ebüssuûd)
اَفَاَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ۟
Ayetin son cümlesinde فَ , istînâfiyyedir. Cümlenin başındaki hemze inkâri istifham harfidir.
Mübteda ve haberden müteşekkil اَفَاَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ۟ cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen kınama ve tevbih murad edildiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellimin RabTeâlâ olması dolayısıyla bu cümlede, tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur لَهُ , amili olan مُنْكِرُونَ۟ ’a siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsned olan مُنْكِرُونَ ’nin ism-i fail kalıbında gelmiştir. İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
(Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)
Cenab-ı Hakk'ın bu hitabı, “Onun indirilmesinde ve ondaki, hayranlık veren şeylerde yadırganacak hiçbir şey yoktur. Çünkü biz, Musa ve Harun'a da Tevrat'ı vermiştik. Sonra bu Kur'an, acîb bir nazım ihtiva ettiği, bedî’ belâgatı kapsadığı ve aklî delillerle yasaların izahını içine aldığı için mûciz bir kelamdır. Kendisinde bunca faydalar bulunan böyle bir kitabı yadırgamanız nasıl mümkün olur.” demektir. (Fahreddin er-Râzî)