Enbiyâ Sûresi 52. Ayet

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ الَّت۪ٓي اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ  ...

Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِذْ hani
2 قَالَ demişti ki ق و ل
3 لِأَبِيهِ babasına ا ب و
4 وَقَوْمِهِ ve kavmine ق و م
5 مَا nedir?
6 هَٰذِهِ şu
7 التَّمَاثِيلُ heykeller م ث ل
8 الَّتِي
9 أَنْتُمْ sizin
10 لَهَا kendisine
11 عَاكِفُونَ taptığınız ع ك ف
 
Hz. İbrâhim’in hikmetli, düşündürücü sorusuna putperest kavmi, “Atalarımızı bunlara tapar bulduk” diye cevap vermek suretiyle düşünceye değil taklide dayandıklarını itiraf etmişlerdir.
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 686
 

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ الَّت۪ٓي اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ

 

اِذْ  zaman zarfı olup  اٰتَيْنَٓا  veya عَالِم۪ينَye müteallıktır.  قَالَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

إِذْ : Yalnız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.

a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.

b) (إِذْ)’den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.

c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا)’dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.

d) Sükûn üzere mebnidir. Burda mef’ûlun fih konumunda gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هوdir. 

لِاَب۪يهِ  car mecruru  قَالَ  fiiline müteallık olup harfle îrab olan beş isimden biri olarak cer alameti  ي ’dır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

قَوْمِه۪  kelimesi atıf harfi   وَ la makabline matuftur.

Mekulü’l-kavli,  مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ ’dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

مَا  istifham ismi mübteda olarak mahallen merfûdur. 

İşaret ismi  هٰذِهِ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.  التَّمَاث۪يلُ  ism-i işaretten bedel veya atfı beyan olup lafzen merfûdur.

الَّت۪ٓي  müfred müennes has ism-i mevsûl,  التَّمَاث۪يلُ nun sıfatı olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûl sılası  اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.

Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  لَهَا  car mecruru  عَاكِفُونَ ’ye mütealliktir.  

عَاكِفُونَ  haber olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

عَاكِفُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  عكف  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

 

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ الَّت۪ٓي اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ

 

Ayete dahil olan zaman zarfı  اِذْ , önceki ayetteki  اٰتَيْنَٓا  veya  عَالِم۪ينَye mütealliktir.

Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan … قَالَ لِاَب۪يهِ  cümlesi  اِذْ ’in muzâfun ileyhi konumundadır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan …مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ , istifham üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen nefy, tahkir ve tevbih (hor görme ve kınama) amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Hz. İbrahim'in bu suali, tecâhül (bildiğini bilmiyormuş gibi davranmak) kabilindendir. Nitekim onların putları hakkındaki suali, normal olarak hakikatin beyanını yahut  ismin açıklanmasını talep eden bir sual tarzı değildir. Sanki Hz. İbrahim, onların ilâh edindikleri putların mahiyetlerinin taş veya ağaç olduklarını iyice kavradığı halde bunların ne olduklarını bilmiyormuş gibi soru sormaktadır. (Ebüssuûd) 

İbrahim (as)’ın babasına olan bu sözü muhakkak ki meselenin hakikatini bilememesi ile ilgili değildir. O, onların taştan yapılmış olan putlara ibadet etmeleri ve bu konudaki ısrarlarına böyle bir soru ile dikkat çekmiş ve onların ilk anda kendisine cephe almalarının önüne geçerek konuyu soru üslubu ile yumuşatmış, böylece doğru yolu görmeleri konusunda onları irşad etmiştir. 

Müsnedün ileyhin ism-i işaret oluşu, putları tahkir manası taşımaktadır. 

التَّمَاث۪يلُ  için sıfat konumundaki has ism-i mevsûl  الَّت۪ي ’nin sılası  اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لَهَا, amili olan  عَاكِفُونَ ’ye siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsned olan  عَاكِفُونَ ’nin ism-i fail kalıbında gelmiştir. İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 

(Haziran/June 2020, 19/1: 405-426) 

لَهَا ’daki  لَ , ihtisas içindir geçişlik için değildir. Çünkü  عَاكِفُونَ kelimesi,  على ile geçişli kılınır.  لَ ’ın,  على ile tevil edilmesi yahut  عَاكِفُونَ’ye ibadet manası verilmesi de caizdir. (Beyzâvî)