Enbiyâ Sûresi 57. Ayet

وَتَاللّٰهِ لَاَك۪يدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ  ...

Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَتَاللَّهِ Allah’a and olsun ki ا ل ه
2 لَأَكِيدَنَّ bir tuzak kuracağım ك ي د
3 أَصْنَامَكُمْ putlarınıza ص ن م
4 بَعْدَ sonra ب ع د
5 أَنْ
6 تُوَلُّوا siz gittikten و ل ي
7 مُدْبِرِينَ arkanızı dönüp د ب ر
 
brâhim’in kavmi putperestliği sapkınlık saymadıkları, Hz. İbrâhim’in de kendileri gibi geleneksel putperestliği kutsadığını sandıkları için onun kendilerini ayıplamasını hakaret telakki ettiler. İbrâhim ise verdiği cevaplarla söylediklerinde ciddi olduğunu, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın ibadete lâyık tek mâbud olduğunu, kendisinin de buna şahitlik edenlerden bulunduğunu ifade etti.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 686
 

وَتَاللّٰهِ لَاَك۪يدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ

 

وَ  atıf harfidir.  تَاللّٰهِ  car mecruru, takdiri  أُقْسمُ (kasem ederim) olan mahzuf fiile müteallıktır.

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir. اَك۪يدَنَّ Fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir. 

اَك۪يدَنَّ  fiilinin sonundaki  نَّ , tekid ifade eden nûn-u sakîledir.

Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3) 

اَصْنَامَكُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

بَعْدَ  zaman zarfı,  اَك۪يدَنَّ  fiiline müteallıktır. 

قَبْلَ  ve  بَعْدَ  kelimeleri muzâfun ileyhleri hazf edilince damme üzere mebni olurlar: Bu durumdaki izafete, izafetten munkatı’ zarflar (izafetten kesilen zarflar) denir. قَبْلَ  zarfı hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olanlar grubundandır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  بَعْدَ ’nin muzâfun ileyhi olarak mahallen mecrurdur. 

Fiili muzarinin başına “اَنْ” harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdarı müevvel cümlesi)” denmektedir. Kur’an-ı Kerim’de çok nadir de olsa bazen cümlede  اَنْ ’den önce  (لِ)  harf-i cerini ve  اَنْ ’den sonra da nâfiye lâsını  (لَا)  görebiliriz. لِئَلَّا  şeklinde yazılır. Bazen ise bu  اَنْ ’den önce  (لِ)  harf-i ceri ve nâfiye lâsının  (لَا)  hazf edildiğini görebiliriz. Ancak lafızda olmadığı halde manaları geçerlidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تُوَلُّو  fiili  ن ’un hazfiyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.

مُدْبِر۪ينَ  kelimesi  تُوَلُّوا ’deki failin hali olup nasb alameti  ي ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

مُدْبِر۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تُوَلُّوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  ولي ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. 
 

وَتَاللّٰهِ لَاَك۪يدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ

 

 

Ayet atıf harfi  وَ ’la önceki ayetteki  رَبُّكُمْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ  cümlesine atfedilmiştir.

Mütekellim, Hz. İbrahim’dir. Amacı sözlerini yeminle kuvvetlendirmektir. 

Cümlede îcâz-ı hazif vardır. Kasem harfi  تَ  nedeniyle mecrur olan, muksemun bih  تَاللّٰهِ , takdiri  أقسم  (Yemin ederim)  olan mahzuf fiile müteallıktır. 

لَ  ve  نَّ ’la tekid edilen  لَاَك۪يدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ  cümlesi, mahzuf kasemin cevabıdır. Faide-i haber inkâri kelamdır. 

Tekid amacıyla gelmiş mahzuf kasemle birlikte, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.

تَاللّٰهِ ’deki  تَ  harfi yalnızca yüce Allah'ın adına yemin etmek için kullanılır.  وَ  harfi ise açıkça zikredilen her bir isme yemin etmekte kullanılmak özelliğini taşır, “be” harfi ise hem zikredilmeyen (zamir olarak kullanılan) hem de  açıktan zikredilen yeminde kullanılır. (Kurtubî)

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ  cümlesi,  بَعْدَ ’nin muzâfun ileyhidir. Masdar-ı müevvel, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مُدْبِر۪ينَ  kelimesi  تُوَلُّوا ’deki failin halidir. Hal cümleleri, anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.