وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ
وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ
وَ istînâfiyyedir. اِسْمٰع۪يلَ mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. Takdiri, اذكر (zikret) şeklindedir.
اِدْر۪يسَ atıf harfi وَ ’la اِسْمٰع۪يلَ ’e ve ذَا الْكِفْلِ ’e matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ذَا harfle îrab olan beş isimden biri olup nasb alameti eliftir. الْكِفْلِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. كُلٌّ mübteda olup lafzen merfûdur.
مِنَ الصَّابِر۪ينَ car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır. الصَّابِر۪ينَ kelimesi, sülasi mücerredi صبر olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ
Vav istînâfiyyedir. Ayetin bu ilk cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Takdiri: اذكر خبر اِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ (İsmail, İdris ve Zülkifl’in haberini hatırla) şeklindedir. Bu takdire göre cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir ve Nehiylerin Aciliyet İfade Edip Etmeme Durumları:
- Emirler aciliyet veya tehir ifade etmezler. Sadece bir şeyin yapılmasını isterler.
- Nehiyler aciliyet ifade ederler. Yasaklanan şeyden hemen uzaklaşılmasını isterler. (Hasan Karakaya, Fıkıh Usulü, s. 558-559)
Veciz ifade kastıyla gelen ذَا الْكِفْلِۜ izafeti, اِدْر۪يسَ ’ye matuftur.
كِفْلِ ; nasip, kefalet ve katlama manalarına gelir. (Beyzâvî)
اِسْمٰع۪يلَ - اِدْر۪يسَ - ذَا الْكِفْل kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Hatırlanması istenenlerin sayılması, taksim sanatıdır.
كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ
Enbiyadan haber veren bu cümle, hal-i müekkide olarak ıtnâbdır. وَ ’la gelmeyen hal cümlesi, hal sahibinin durumunu tekid ifade ettiği için fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Tekid edici halin başına وَ gelmez.
Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ, mahzuf habere müteallıktır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir.
Müsnedün ileyh olan كُلٌّ ’deki tenvin muzâfun ileyhin hazf edildiğinin göstergesi olabileceği gibi umuma işaret de olabilir.
الصَّابِر۪ينَۚ, ism-i fail kalıbında gelmiştir.
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delaleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)
Hatırlanması istenenler sayıldıktan sonra sabretmekte cem edilmişlerdir. Cem’ ma’at-taksim sanatıdır.
Bu ayette bahsedilen Zülkifl'in, Zekeriya (a.s.) olduğu ileri sürüldüğü gibi bunun Yûşa ve İlyas (a.s.) oldukları da ileri sürülmüştür. Daha sonra ulema şöyle demiştir: “Peygamberlerden beşini Allah Teâlâ iki isimle adlandırmıştır: İsrail-Yakub, İlyas-Zülkifl, İsa-Mesih, Yunus-Zünnun ve Muhammed-Ahmed…” (Fahreddin er-Râzî)