Enbiyâ Sûresi 84. Ayet

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعَابِد۪ينَ  ...

Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَاسْتَجَبْنَا biz de kabul ettik ج و ب
2 لَهُ onu(n du’asını)
3 فَكَشَفْنَا ve kaldırdık ك ش ف
4 مَا ne varsa
5 بِهِ onun
6 مِنْ
7 ضُرٍّ derdi ض ر ر
8 وَاتَيْنَاهُ ve ona verdik ا ت ي
9 أَهْلَهُ ailesini ا ه ل
10 وَمِثْلَهُمْ ve bir katını daha م ث ل
11 مَعَهُمْ onlarla beraber
12 رَحْمَةً bir rahmet ر ح م
13 مِنْ
14 عِنْدِنَا tarafımızdan ع ن د
15 وَذِكْرَىٰ ve bir öğüt olarak ذ ك ر
16 لِلْعَابِدِينَ ibadet edenler için ع ب د
 
Riyazus Salihin, 571 Nolu Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir gün Eyyûb peygamber çıplak yıkanırken, üzerine altın çekirgeler düşmeye başladı. Eyyûb da onları toplayıp elbisesine doldurdu.
Bunun üzerine Cenâb-ı Mevlâ:
- Eyyûb! Ben seni bu gördüklerine dönüp bakmayacak kadar zengin kılmadım mı? diye seslendi.
Eyyûb da:
- Evet, izzetine yemin ederim ki, beni çok zengin kıldın. Fakat ben senin lutfettiğin berekete doyamam, dedi.”
(Buhârî, Gusül 20, Enbiyâ 20, Tevhîd 35. Ayrıca bk. Nesâî, Gusül 7e)
 

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ 

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  اسْتَجَبْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

لَهُ  car mecruru  اسْتَجَبْنَا  fiiline müteallıktır. 

كَشَفْنَا  atıf harfi  ف  ile  اسْتَجَبْنَا  fiiline müteallıktır. 

كَشَفْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

بِه۪  car mecruru mahzuf sılaya müteallıktır.  مِنْ ضُرٍّ  car mecruru  بِه۪ deki zamirin mahzuf haline müteallıktır. 

اسْتَجَبْنَا  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  جوب ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.  


 وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعَابِد۪ينَ

 

اٰتَيْنَاهُ  atıf harfi  وَ la  اسْتَجَبْنَا ya matuftur. Fiil cümlesidir.  اٰتَيْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اَهْلَهُ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

مِثْلَهُمْ  atıf harfi  وَ la  اَهْلَهُ ye matuftur.

مَعَهُمْ  mekân zarfı,  مِثْلَهُمْ ün mahzuf haline müteallıktır. 

رَحْمَةً  mef’ûlun lieclihi olup fetha ile mansubdur.

Fiilin oluş sebebini bildiren mef’ûldür. “Mef’ûlün lieclihi” veya “Mef’ûlün min eclihi” de denir. Mef’ûlün leh mansubdur. Fiile, “neden, niçin?” soruları sorularak bulunur.

Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.

2 tür kullanımı vardır: 1) Harf-i cersiz kullanımı. 2) Harf-i cerli kullanımı

Harf-i cersiz olması için şu şartlar gereklidir:

a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.

b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.

c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.

d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.

e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.

Not: Mef’ûlün lehin harf-i cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنْ عِنْدِنَا  car mecruru  رَحْمَةً nin mahzuf sıfatına müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

ذِكْرٰى  atıf harfi  وَ la  رَحْمَةً ne matuftur. 

لِلْعَابِد۪ينَ  car mecruru  ذِكْرٰى ’nın mahzuf sıfatına müteallıktır.  اَلْعَابِد۪ينَ  cer alameti  ي dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır. 

اَلْعَابِد۪ينَ  kelimesi, sülasi mücerredi  عبد  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اٰتَيْنَاهُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  اتى ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعَابِد۪ينَ

 

Önceki ayetteki نَادٰى رَبَّهُٓ  cümlesine matuf olan  فَاسْتَجَبْنَا لَهُ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ  cümlesi aynı üslupta gelerek  فَاسْتَجَبْنَا لَهُ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. 

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası mahzuftur.  لَهُ  bu mahzuf sılaya müteallıktır. مِنْ ضُرٍّ  ise  بِه۪ ’deki gaib zamirin mahzuf haline müteallıktır.

مَا بِه۪ مِنْ ضُرّ  ifadesindeki  مَا  ismi mevsûlundan maksat ibham, yani kapalılık manasıdır. Sonrasında gelen  مِنَ  harf-i ceri ise beyaniye manasında olup onu tefsir eder. Maksat şiddetli korkudur. Bu zarar çeşitlerinin fazla olmasından dolayıdır ki bunlar saymakla bitmez. (Âşûr)

Makabline hükümde ortaklık nedeniyle atfedilen …وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Fiillerin azamet zamirine isnadı tazim, mazi fiil sıygasında gelmesi sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

رَحْمَةً  mef’ûlun lieclih (Âşûr) veya takdiri  رحمناه  olan mahzuf fiilin mef’ûlun mutlakıdır. 

Veciz anlatım kastıyla gelen  عِنْدِنَا  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  عِنْدِ  tazim edilmiştir.

لِلْعَابِد۪ينَ  car mecruru,  ذِكْرٰى ’nın mahzuf sıfatına müteallıktır.

Önceki ayetteki  رَبَّهُٓ  ve bu ayetteki  اسْتَجَبْنَا  kelimeleri arasında gaibden mütekellime geçişte güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)

[Katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hatıra olmak üzere] cümlesi, Eyyub'a rahmet ve diğer ibadet edenlere de hatıra olmak üzere ki onun gibi sabretsinler de onun gibi sevap kazansınlar manasındadır. Ya da ibadet edenlere rahmet etmemiz için çünkü biz onları ihsanla zikrederiz, onları unutmayız demektir. (Beyzâvî)

Ayet-i kerime'deki,  وَذِكْرٰى لِلْعَابِدٖينَ  “ibadet edenler için bir hatıra olmak üzere” ifadesinde, bu hususta tefekkür edilsin ve böylece de bu hadise, abidleri sabretmeye ve bunun sevabını Allah'tan ummaya sevk edici olsun diye Allah Teâlâ'nın böyle yaptığına bir delalet vardır. Bundan sadece abidler yararlanacağı için ayette hassaten abidler zikredilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)