Enbiyâ Sûresi 9. Ayet

ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ  ...

Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helâk ettik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra
2 صَدَقْنَاهُمُ yerine getirdik ص د ق
3 الْوَعْدَ verdiğimiz sözü و ع د
4 فَأَنْجَيْنَاهُمْ onları kurtardık ن ج و
5 وَمَنْ ve kimseleri
6 نَشَاءُ dilediğimiz ش ي ا
7 وَأَهْلَكْنَا ve helak ettik ه ل ك
8 الْمُسْرِفِينَ aşırı gidenleri س ر ف
 

ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ

 

ثُمَّ  hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiş)  açısından terahi ifade eder. (Âşûr)

ثُمَّ  : Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ   harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

صَدَقْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

الْوَعْدَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَنْجَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

مَنْ  müşterek ismi mevsûl,  اَنْجَيْنَاهُمْ deki zamire matuf olup mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  نَشَٓاءُ dur. Îrabaan mahalli yoktur.

نَشَٓاءُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن dur.

وَ  atıf harfidir.  اَهْلَكْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

الْمُسْرِف۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

اَنْجَيْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  نجى ’dir.

اَهْلَكْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  هلك ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

الْمُسْرِف۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ

 

 

Atıf harfi  ثُمَّ  ile  جَعَلْنَاهُمْ  cümlesine atfedilmiş olan  ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ  cümlesi de …صَدَقْنَاهُمُ  cümlesine matuf, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

مَنْ, müşterek ismi mevsûlü,  اَنْجَيْنَاهُمْ ’daki mef’ûl olan gaib zamire matuftur. Sılası olan  نَشَٓاءُ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Aynı üslupta gelen  وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ  cümlesi,  فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ  cümlesine, tezat nedeniyle atfedilmiştir. Bu cümleler arasında mukabele sanatı vardır.

Fiillerin azamet zamirine isnadı, tazim ifade eder. Ayette fiiller, mazi sıygada gelmiştir.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) 

اَنْجَيْنَاهُمْ - اَهْلَكْنَا  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Biz, o peygamberlere vahyettik; sonra, o vahiyler içinde düşmanlarını helak etmek konusunda kendilerine verdiğimiz vaadi gerçekleştirdik de onları ve müminler ile sonra iman edecek olanlar ve onların nesilleri gibi ilâhî hikmetin, bırakılmalarını gerektirdiği kimseleri kurtardık. İşte Arapların, tamamen yok edici azaptan korunmalarının sırrı budur. Ve Biz, küfür ve günahlar işlemek suretiyle haddi aşanları da helak ettik. (Ebüssuûd)