Enbiyâ Sûresi 10. Ayet

لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَاباً ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟  ...

Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَقَدْ andolsun
2 أَنْزَلْنَا indirdik ن ز ل
3 إِلَيْكُمْ size
4 كِتَابًا bir Kitap ك ت ب
5 فِيهِ içinde
6 ذِكْرُكُمْ Zikr’iniz bulunan ذ ك ر
7 أَفَلَا
8 تَعْقِلُونَ aklınızı kullanmıyor musunuz? ع ق ل
 
Öğüt” diye çevirdiğimiz zikir kelimesi, “şan, şeref, uyarı, vaad ve tehdit, din konusunda gerekli olan şeylerin açıklaması” (Râzî, XXII, 145); “kişinin elde ettiği bilgiyi zihinde koruma kabiliyeti, bir şeyin zihinde tutulması, hatırlatıcı, hatırlama, hâtıra, akılda tutulması gereken her şey” anlamlarına da gelmektedir (bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “zkr” md.). İnsanlara indirilen kitaptan maksat da Kur’an’dır. Allah Teâlâ insanların şeref ve şanını koruyup yücelten, onları uyaran, öğüt veren ve dinleri konusunda gerekli açıklamaları yapan bir kitap indirdiğini belirtmiş ve insanların kitabı okuyup akıllarını da kullandıkları takdirde bu nimetlere kavuşacaklarına işaret etmiştir. Âyet aynı zamanda Hz. Peygamber’den mûcize isteyen müşriklere de cevap teşkil etmektedir; yani şöyle denmiş olmaktadır: Peygamber size bu özellikleri taşıyan bir kitap getirmiştir, bu sizin için yeterli değil mi ki başka mûcize istiyorsunuz?
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 667
 

لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَاباً ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ 

 

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

اَنْزَلْـنَٓا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  اِلَيْكُمْ  car mecruru  اَنْزَلْـنَٓا  fiiline mütealliktir.  كِتَاباً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  ف۪يهِ ذِكْرُكُمْ  cümlesi  كِتَاباً ’in sıfatı olarak mahallen mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

ف۪يهِ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. 

ذِكْرُكُمْ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اَنْزَلْـنَٓا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  نزل ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟

 

Hemze inkârî istifhamdır.  فَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  تَعْقِلُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

 

لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَاباً ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ 

 

لَ, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. İstînâfiyye olan mahzuf kasem ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, gayri talebî inşâî isnaddır. 

Bundan önce Peygamberimizin (sav) diğer peygamberler gibi olduğu beyan edilerek peygamberliği tahkik edildikten sonra bu kelam da surenin başında, gelen ayetlerinden yüz çevirdikleri, onunla alay ettikleri, bazen ona sihir bazen saçma rüyalar ve bazen de uydurma ve şiir olduğunu söyledikleri Kur’an-ı Azim'in hak oluşunu tahkik etmekte ve onun mertebesinin yüceliğini beyan etmektedir. Bu kelamın yemin ile tekid edilmesi, içeriğine fazla önem verildiğini göstermek ve muhatapların, inkârın en son mertebesinde olduklarını bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

قَدْ  tahkik harfi ve mahzuf kasem ile tekid edilmiş  لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَاباً ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ  cümlesi, mukadder kasemin cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Kasem cümlesinin mahzuf olduğu durumda vurgu kasemin cevabına yapılır. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim üçü birlikte hazf edilir. Fakat kasemin varlığı kasem cevabından anlaşılmaktadır. Bu form, Kur’an’da sıkça kullanılmıştır. (Nihat Tarı, Arap Dilinde Kasem Formları ve Kur’an-ı Kerim’e Özgü “La Uksimu” Formu ile İlgili Tartışmalar)

Car mecrur  اِلَيْكُمْ, mef’ûl olan  كِتَاباً ’e ihtimam için takdim edilmiştir. كِتَاباً ’deki tenvin tazim ifade eder.

ف۪يهِ ذِكْرُكُمْ  cümlesi,  كِتَاباً  için sıfatıdır. Faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesinde, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatı vardır.  ف۪يهِ, mahzuf mukaddem habere müteallıktır.

Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır.

Müsnedün ileyh olan  ذِكْرُكُمْۜ, veciz ifade kastıyla izafet formunda gelmiştir.

Ey Kureyş topluluğu! Allah'a yemin olsun ki size şanı yüce, burhanı gayet açık öyle bir kitap indirmişizdir ki içinde sizin için şan şöhret bulunmaktadır; bu kitabın sizin için güzel sonuçlan vardır; size büyük faydalar, şan şöhret sağlamaktadır. Diğer bir görüşe göre ise yani bu kitabın içinde, dininiz ve dünyanız için muhtaç olduğunuz her şey mevcuttur, demektir. Yahut içinde, sizin istediğiniz güzel ahlâkın bütün umdeleri mevcuttur.

Bir diğer görüşe göre içinde sizin için öğüt var, demektir. Ayetin siyak ve sibakına en münasip olan mana da budur. (Ebüssuûd)


اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟

 

Ayetin fasılası mukadder istînâfa matuftur. Takdir şöyle olabilir:  أغاب عنكم ذلك  (Bu sizden gayb mı oldu?)

Menfi muzari fiil cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkâr, taaccüp ve tevbih manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

اَفَلَا تَعْقِلُونَ  cümlesi çok büyük bir kınama ifadesidir. Anlam ise “Yaptığınız şeyin çirkin olduğuna akıl erdiremiyor musunuz ki bu fiillerin kötülüğü sizi onları yapmaktan alıkoymuyor? Adeta akılları örtülmüş kimseler gibisiniz. Çünkü akıl bu tür şeylerden kaçınır, bunları reddeder.” şeklindedir. (Keşşâf, Araf Suresi, 169)

اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ [Düşünmüyor musunuz?] Bu soru, kınama ve inkâr ifade eder. (Safvetü’t Tefasir) 

Kur’an-ı Kerim’in bu sayfasında bütün ayetlerin son kelimelerinde tesis edilmiş seci sanatı dikkat çekicidir.  

Hak Teâlâ’nın, [Hala akıllanmayacak mısınız?] hitabı, Kur'an'ı düşünmeye, Kur'an üzerinde tefekküre teşvikdir. Çünkü o müşrikler Kur'an'a gafil idiler. Bir şeye alabildiğine dalmak, gafletin ayrılmaz özelliği, düşünüp tefekkür etmek ise o dalışı savuşturup bertaraf eden bir şeydir. Binaenaleyh kim tefekkür ve tedebbürde bulunmazsa sanki aklın sınırları dışına çıkmış gibi olur. [Fahreddin Râzî)