لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلاً يَرْضَوْنَهُۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَل۪يمٌ حَل۪يمٌ
لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلاً يَرْضَوْنَهُۜ
Fiil cümlesidir. لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.
يُدْخِلَنَّ fetha üzere mebni muzari fiidir. Fiilin sonundaki نَ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir.
Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu ن, fiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مُدْخَلاً mef’ûlü mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَرْضَوْنَهُ fiili مُدْخَلاً ’in sıfatı olup lafzen mansubdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَرْضَوْنَ fiili (نَ) nûn-u nisvenin bitişmesiyle sükun üzere mebni muzari fiildir. Faili nûn-u nisve olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مُدْخَلاً kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûludur.
وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَل۪يمٌ حَل۪يمٌ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اِنّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
عَل۪يمٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. حَل۪يمٌ ikinci haber olup lafzen merfûdur.
عَل۪يمٌ ve حَل۪يمٌ kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلاً يَرْضَوْنَهُۜ
Fasılla gelen ayette لَ , mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Nûn-u sakile ve mahzuf kasem ile tekid edilmiş لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلاً يَرْضَوْنَهُۜ cümlesi, mukadder kasemin cevabıdır. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.
لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلاً يَرْضَوْنَهُۜ cümlesi 58. ayetteki لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا cümlesinden bedel-i iştimâldir. (Âşûr)
Mahzuf kasem ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, gayri talebî inşâî isnaddır.
Kasem cümlesinin mahzuf olduğu durumda vurgu kasem cevabına yapılır. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim üçü birlikte hazf edilir. Fakat kasemin varlığı kasem cevabından anlaşılmaktadır. Bu form, Kur'an’da sıkça kullanılmıştır. (Nihat Tarı, Arap Dilinde Kasem Formları ve Kur'an-ı Kerim’e Özgü “La Uksimu” Formu ile İlgili Tartışmalar)
Tekid ifade eden şeddeli نَّ, muzari fiilin sonuna bitişir. Tekid nunları bitiştikleri fiillere istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. Bu ayette mahzuf kaseme işaret eden lâm gelmiştir.
“Hiç şüphe yok ki Allah, onları, hoşnut olacakları bir yere sokacaktır.” Bu yerden murad cennettir. İbni Abbas (r.a.) diyor ki: “Ayette, ‘hoşnut olacakları’ denilmiş, çünkü onlar, cennette gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir insanın tasavvur edemediği nimetleri görecekler ve bundan hoşnut olacaklardır.” (Ebüssuûd)
مُدْخَلاً kelimesi, يُدْخِلَنَّهُمْ fiilinin mef’ûlu mutlakı olarak mansubdur.
Ayet-i kerimede geçen مُدْخَلاً lâfzı, مُ ’in dammesi ve fethası ile; masdar ve ism-i mekân olarak okunmuştur. (Celâleyn Tefsiri)
يَرْضَوْنَهُ cümlesi مُدْخَلاً için sıfattır. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.
Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
يُدْخِلَنَّهُمْ - مُدْخَلاً kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları, Allah lafzında tecrîd sanatı vardır.
وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَل۪يمٌ حَل۪يمٌ
Ta’lil hükmünde isti’naf cümlesidir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır. اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهُ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Cümlede müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Haber olan عَل۪يمٌ ve حَل۪يمٌ kelimeleri mübalağalı ism-i fail kalıbındadır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder. Aralarında mürâât-ı nazîr ve muvazene sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Haber olan iki vasfın aralarında و olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. Allah’ın عَل۪يمٌ ve حَل۪يمٌ sıfatlarının tenvinli gelişi, bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)
Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır. (Âşûr) Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
حَل۪يمٌ ile “O, halim olduğu için günah işleyenlerin cezasını hemen peşin vermez, aksine tövbe edebilmeleri ve böylece cenneti hak edebilmeleri için onlara mühlet verir.” manası kastedilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)