Mü'minûn Sûresi 35. Ayet

اَيَعِدُكُمْ اَنَّكُمْ اِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَاباً وَعِظَاماً اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ  ...

“O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَيَعِدُكُمْ O size va’dediyor mu? و ع د
2 أَنَّكُمْ siz
3 إِذَا zaman
4 مِتُّمْ öldüğünüz م و ت
5 وَكُنْتُمْ ve olduğunuz ك و ن
6 تُرَابًا toprak ت ر ب
7 وَعِظَامًا ve kemik ع ظ م
8 أَنَّكُمْ sizin
9 مُخْرَجُونَ (yeniden hayata) çıkarılacağınızı خ ر ج
 
Eski müfessirlerin bir kısmı, bu âyetlerde ismi verilmeden kendisinden söz edilen neslin Semûd kavmi ve onlara gönderilen peygamberin Sâlih aleyhisselâm olduğu kanaatindedirler (meselâ bk. Taberî, XVIII, 19); çoğunluk tarafından ise bu neslin Âd kavmi, peygamberin de Hûd aleyhisselâm olduğu söylenmiştir (bk. Zemahşerî, III, 47; Râzî, XXIII, 97). Bununla birlikte burada sözü edilen peygamberin davet ettiği tevhid ilkesi, esasen Kur’an’da adı geçen peygamberlerin gerçekleştirmeye çalıştıkları ortak davadır. Hz. Muhammed de dahil olmak üzere bütün peygamberlere karşı mücadele verenler, bu kıssadakiler gibi genellikle eşraftan hali vakti yerinde, çıkarlarına uygun düştüğü için mevcut sistem ve telakkiden memnun olan kesimlerdi. Bunlar umumiyetle hak peygamberin getirdiği sistemi kendi toplumsal ve ekonomik statüleri için tehlikeli görmüşler; özellikle herkes gibi bu mütegallibe zümresinin de yapıp ettiklerinden dolayı sorumlu tutulacaklarını bildiren, böylece toplumda mutlak bir hak ve adalet bilincinin uyanmasını hedefleyen âhiret inancıyla ilgili tebliğleri reddetmişlerdir. Bunlar, âhiret inancının toplum tarafından benimsenmesini kendi konumları için tehlikeli ve rahatsız edici bulmuşlar; bunu yaparken de ilgili peygamberin Allah’tan haberler getirecek olağan üstü özellikler taşımadığını, herkes gibi onun da sıradan biri olduğunu ileri sürerek onu gözden düşürmeye çalışmışlardır. Aslında bu iddialar, peygamberin görünürdeki insanî özelliklerini abartılı ifadelerle öne çıkararak insanların dikkatlerini peygamberin tebliğlerindeki dinî ve ahlâkî ilkelerde bulunan gerçekliğe çevirmelerini önlemeyi amaçlayan kurnazca bir plandan, bir saptırmadan başka bir şey değildi. Sonuç olarak söz konusu âyetlerde pek çok peygamberin yaşadığı ortak bir tecrübenin dile getirildiği görülmektedir. Bu durumda Muhammed Esed’in, bu âyetlerde belli bir peygamber ve kavimden söz edilmediği, burada anlatılanların, “Allah’ın bütün peygamberlerine ve onların her birinin peygamber olarak yaşadıkları tecrübelerde tekrarlanan benzer çizgilere ilişkin genel bir atıf durumunda” olduğu şeklindeki görüşüne (II, 694) katılmak mümkündür.
 
 Bu âyetlerde sözü edilen inkârcı zümrenin, peygamberin kişiliğine ve âhiret hayatına ilişkin iddiaları Kur’an’da muhtelif vesilelerle cevaplandırılıp reddedildiği için burada bir defa daha tekrarlanmasına gerek görülmemiş, sadece uğrayacakları acı âkıbete dikkat çekilmekle yetinilmiştir.
 

اَيَعِدُكُمْ اَنَّكُمْ اِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَاباً وَعِظَاماً اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ

 

Hemze istifham harfidir.  يَعِدُكُمْ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir. 

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.  كُمْ  muhatab zamiri  اَنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel amili  يَعِدُكُمْ ‘ün ikinci mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا : dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا  nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِتُّمْ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  مِتُّمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُّمْ  fail olup mahallen merfûdur. 

كُنْتُمْ  atıf harfi  وَ ‘la  مِتُّمْ ‘e matuf olup mahallen mecrurdur.  و , matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كُنْتُمْ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  تُمْ  muttasıl zamir  كُنْتُمْ ‘ün ismi olarak mahallen merfûdur.  تُرَاباً  kelimesi  كُنْتُمْ ‘ün haberi olup lafzen mansubdur.  عِظَاماً  atıf harfi  وَ ‘la makabline matuftur. 

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel, birinci  اَنَّكُمْ  tekid etmek içindir.  كُمْ  muhatab zamiri  اَنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.

مُخْرَجُونَ  kelimesi,  اَنَّ ‘nin haberi olarak ref alameti  و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

مُخْرَجُونَۖ  kelimesi, sülâsi mücerredi  خرج  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.

 

اَيَعِدُكُمْ اَنَّكُمْ اِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَاباً وَعِظَاماً اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ

 

Müşriklerin sözlerinin devamı olan ayet, müstenefe cümlesidir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp (Âşur) ve azarlamak amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. 

İstifham hemzesi, taaccüp ifade eder. Onlar cevap beklemek kastıyla değil, toprak ve kemik olduktan sonra tekrar diriltileceklerini inkâr kastıyla konuşmuşlardır.

Masdar ve tekid harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu …  اَنَّكُمْ اِذَا مِتُّمْ  cümlesi, masdar teviliyle  يَعِدُكُمْ  fiilinin mef’ûlü konumundadır.

اِذَا مِتُّمْ  cümlesi, şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi olan  مِتُّمْ , müstakbel şart manalı zaman zarfı  إِذَا ’nın muzâfun ileyhi konumundadır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107) 

كُنْتُمْ تُرَاباً وَعِظَاماً  cümlesi, şart cümlesine matuftur.  كُنْتُمْ ’un  dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

كَان ’nin haberinin isim olarak gelmesi sübut ifade eder. Haberin, ismin bir cüzü haline geldiğini, ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtir.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan s.124)

Ayette önce toprağın zikredilmesi, onlara göre imkânsızlığı daha kuvvetli olduğu için ve başka maddelerin toprağa dönüştüğü bilindiği içindir. Yahut sizin daha önce ölenleriniz tamamen toprak, sonra ölenleriniz de kemik haline geldiği zaman demektir. (Ebüssuûd)

Cümlede ikinci  اَنَّكُمْ , birinciyi tekid için gelmiştir.  اَنَّ ’nin haberi  مُخْرَجُونَۖ  ism-i mef’ûl vezninde gelmiştir.

اَنَّكُمْ  ifadesi tekid için iki kez tekrar edilmiştir; ilki ile ikincisi arasına bir zarf girerek bunları birbirinden ayırt ettiği için bu tekrar gayet güzel olmuştur;  مُخْرَجُونَۖ  ilk  اَنَّكُمْ ‘ün haberidir. Ya da ‘’ إخْرَاجُكُمْ إذَا مِتُّمْ ’’ (çıkarılışınız öldüğünüz vakittir) anlamında  اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ  mübteda,  اِذَا مِتُّمْ  ِhaberdir ve bu cümleyi sonra  اَنَّكُمْ ‘ün haberi olarak getirmiştir. Ya da  اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ  ifadesi şartın cevabı olan bir fiil ile merfûdur; sanki “  اِذَا مِتُّمْ وَقَع إخْرجُكُم  ’’ (Çıkarılışınız öldüğünüz zaman gerçekleşir) denilmiş; ardında da şart cümlesi (ikinci)  اَنَّكُمْ ‘ün haberi olarak gelmiştir. İbn Mes‘ûd’un kıraatinde  أيعدكم إذا مِتت  (size; öldüğünüzde … mı vadediyor?) şeklindedir. (Keşşâf, Fahreddin er-Râzî)  

"O size, siz öldüğünüz ve toprak ve kemik yığını haline geldiğiniz zaman mutlak surette kabirden çıkarılacağınızı mı vadediyor?" Onların bu kelamı, daha önce geçen Hûd'a (as) tabi olmaları konusunu açıklayıp onları imana davet eden hususun vaki olmasını ret ve inkâr etmekte ve imkânsız olduğunu bildirmektedir.

Yani sizin bedeninizin et ve diğer bazı kısımları toprak, bazı kısımları da kemik haline geldiği zaman...(Ebüssuûd)

مِتُّمْ - كُنْتُمْ - مُخْرَجُونَۖ  kelimelerinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)