مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ سَامِراً تَهْجُرُونَ
مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ سَامِراً تَهْجُرُونَ
Cümle, önceki ayetteki تَنْكِصُونَ ‘deki hali olarak mahallen mansubdur. مُسْتَكْبِر۪ينَ hal olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. بِه۪ car mecruru مُسْتَكْبِر۪ينَ ‘ye mütealliktir.
سَامِراً kelimesi تَنْكِصُونَ ‘deki hali olup fetha ile mansubdur. تَهْجُرُونَ fiili, تَنْكِصُونَ ‘deki hali olup fetha ile mansubdur.
تَهْجُرُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
سَامِراً kelimesi, sülasi mücerredi سمر olan fiilin ism-i failidir.
مُسْتَكْبِر۪ينَ sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istif’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ سَامِراً تَهْجُرُونَ
Önceki ayetin devamı olan مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ ibaresi, تَنْكِصُونَ fiilinin failinden haldir. Car mecrur بِه۪ۗ , ism-i fail kalıbında gelen مُسْتَكْبِر۪ينَ ’ye mütealliktir.
سَامِراً üçüncü, müspet muzari fiil sıygasında gelen تَهْجُرُونَ cümlesi dördüncü haldir.
Muzari fiil hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Hal, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır.
مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ (Kur'an sebebiyle kibirlenip iman etmiyordunuz) ibaresi hakkında İbn-i Kesir şöyle der: بِه۪ۗ ’deki zamir Kur'an'a aittir. Müşrikler gece toplanıp sohbet eder ve Kur'an hakkında, "O bir sihirdir, şiirdir, kâhin sözüdür" gibi batıl sözler söylerlerdi. İbn Cevzî de şöyle der: بِه۪ۗ ’deki zamir, Kâbe'ye aittir. Bu, daha önce adı geçmemiş bir şeyden kinayedir. Çünkü Kâbe'nin durumu meşhurdur. Buna göre ayetin manası şöyle olur: Diğer insanlar yurtlarında korku içinde oldukları halde siz Mekke'de emniyet içinde olduğunuz için Kâbe ve Mekke ile iftihar ediyor ve kibirleniyorsunuz. ‘’Biz Harem halkıyız, kimseden korkmayız. Biz Allah evinin halkı ve dostlarıyız" diyorsunuz. Bu, İbn Abbas ve diğerlerinin görüşüdür. سَامِراً تَهْجُرُونَ , gece toplanıp sohbet ediyor ve bu sohbetlerinizde, Kur'an hakkında kötü sözler söylüyor, Peygamber (savv)'e sövüyorsunuz demektir. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsîr)
مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ [Onunla kibirlenerek] ibaresindeki zamir Beytullah'a racidir. Onun bakıcıları olmakla kibirlenmeleri ve gururlanmaları meşhur olduğundan Beyt'in zikrine gerek duyulmamıştır. Ya da ‘’ayetlerime kibirlenerek’’ demektir, çünkü onunla, كتابي (kitabım) manasınadır. بِه۪ۗ 'deki بِ harfi, مُسْتَكْبِر۪ينَ 'ye mütealliktir, çünkü inkâr manasınadır. Ya da Müslümanlara karşı kibirleri onu (Kur'an'ı) dinlemeleri ile meydana gelmiştir.
Ya da بِه۪ۗ harf-i ceri, سَامِراً kavline mütealliktir, yani Kur'an'ı dilinize dolayarak ve ona dil uzatarak sohbet edersiniz, demektir. سَامِراً , aslında masdardır. Akıbet gibi ism-i fail kalıbında gelmiştir, سَامِر 'in çoğulu olarak سُمَّراً şeklinde de okunmuştur. تَهْجُرُونَ , feth ile هجر 'den gelir ki, ya kesmek veya saçmalamak demektir, yani Kur'an'dan yüz çevirirsiniz yahut onun hakkında saçmalarsınız demektir. Ya da damme ile هجر 'den gelir ki, fahiş (çirkin) konuşmaktır. Nâfi’nin أهجر 'den تُهْجَرُونَ okuması da ikinciyi destekler. Mübalağa ile تُهَجِّرُونَ da okunmuştur. (Beyzâvî)