سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ
Fiil cümlesidir. سَيَقُولُونَ fiilinin başındaki سَ harfi tekid ifade eden istikbal harfidir.
سَيَقُولُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli اللّٰهُ ’dur. سَيَقُولُونَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اللّٰهُ lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur. Haber mahzuftur. Takdiri; الله يفعل كلّ ذلك şeklindedir.
قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli, اَفَلَا تَتَّقُونَ ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اَفَلَا تَذَكَّرُونَ cümlesi mahzuf mekulü’l-kavl cümlesine matuftur. Takdiri; أغفلتم (Gaflet ettiniz.) şeklindedir.
Hemze inkârî istifham, فَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَتَّقُونَ muzari fiili نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تَتَّقُونَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil, iftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dır.
Bu bab fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ
Önceki ayetteki sorunun cevabı hükmündeki ayet, beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Cümleye dahil olan istikbal harfi سَ tekid ifade eder. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
يَقُولُونَ fiilinin mekulü’l-kavl cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. لِلّٰهِ mukadder mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir.
قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ
Ayetin ikinci cümlesi, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan اَفَلَا تَتَّقُونَ cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Hemze, inkâri istifham harfidir.
Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkâr, taaccüp ve tevbih manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
قُلْ - سَيَقُولُونَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Kur'an’daki fasılalar, kimi zaman kevnî ayetler üzerinden örnekler verilerek, kimi zaman ahiretin kalıcılığına vurgu yapılarak kimi zaman kâfirlerin Allah’ın dışında ilâhlar edinme konusundaki mantıksızlıkları geçmişle gelecek arasında bağ kurulmak suretiyle geçmişin tecrübesini geleceğe aktarma anlamındaki bir düşünmeyi kapsayan تَعَقُّل kelimesi ve “Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?”, “Hiç düşünmüyor musunuz?” gibi ifadelerle bitirilirken geçmişe yönelik düşünmeyi gerektiren ve hassaten önceki milletlerin tecrübeleriyle ilgili olaylar anlatılırken لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ gibi tezekküre çağıran ifadelerle bitirilmiştir. Olayın arka planının kavranmasının önem arz ettiği Kur'an’ın anlamına yönelik düşünme çağrıları ise أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ ifadesiyle karşılık bulmuştur. Zira tezekkürün zıddı olarak kullanılan tedebbür, geleceğe yön verecek bu türden bir düşünmeyi ve tedbiri gerektirir. Aklını kullanan bireylerin ( تَعَقُّل ) geçmişin yaşanmışlığını idrak ederek (تَذَكُّر ) geleceğe yol bulmaları (تَدَبُّر ) anlamında üçünü de kapsayan bir anlamın gerekli olduğu bazı fasılalar ise tefekküre yapılan vurgularla, bütün bunlardan içinde bulunduğumuz an için hüküm çıkarma bağlamındakiler ise تَفَقُّه kelimesiyle sonlandırılmıştır. (Hasan Uçar, Kur'an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
تَذَكَّرُونَ fiilinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
Ayet, 85. ayetle aynı formda gelmiştir. Son kelime dışında birebir aynıdır. İki ayet arasında, tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ey Resulüm onları susturmak ve tevbih için de ki; siz bunu bildiğiniz halde, kendinizi O'nun azabından sakınmıyorsunuz. Bu bilginin gereğini yapmıyorsunuz; O'nu inkâr ediyorsunuz; tekrar dirilmeyi reddediyorsunuz ve O'na İlâhlıkta ortak nispet ediyorsunuz. (Ebüssuûd)