اَلْخَب۪يثَاتُ لِلْخَب۪يث۪ينَ وَالْخَب۪يثُونَ لِلْخَب۪يثَاتِۚ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّب۪ينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِۚ اُو۬لٰٓئِكَ مُبَرَّؤُ۫نَ مِمَّا يَقُولُونَۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | الْخَبِيثَاتُ | kötü kadınlar |
|
2 | لِلْخَبِيثِينَ | kötü erkeklere |
|
3 | وَالْخَبِيثُونَ | kötü erkekler |
|
4 | لِلْخَبِيثَاتِ | kötü kadınlara |
|
5 | وَالطَّيِّبَاتُ | iyi kadınlar |
|
6 | لِلطَّيِّبِينَ | iyi erkeklere |
|
7 | وَالطَّيِّبُونَ | iyi erkekler |
|
8 | لِلطَّيِّبَاتِ | iyi kadınlara |
|
9 | أُولَٰئِكَ | bunlar |
|
10 | مُبَرَّءُونَ | uzaktırlar |
|
11 | مِمَّا | şeylerden |
|
12 | يَقُولُونَ | onların söyledikleri |
|
13 | لَهُمْ | bunlara vardır |
|
14 | مَغْفِرَةٌ | bir bağışlama |
|
15 | وَرِزْقٌ | ve bir rızık |
|
16 | كَرِيمٌ | cömertçe |
|
اَلْخَب۪يثَاتُ لِلْخَب۪يث۪ينَ وَالْخَب۪يثُونَ لِلْخَب۪يثَاتِۚ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّب۪ينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِۚ
İsim cümlesidir. اَلْخَب۪يثَاتُ mübteda olup lafzen merfûdur. لِلْخَب۪يث۪ينَ car mecruru mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir.
الْخَب۪يثُونَ لِلْخَب۪يثَاتِۚ ve لطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّب۪ينَ ve الطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِ kelimeleri atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
اُو۬لٰٓئِكَ مُبَرَّؤُ۫نَ مِمَّا يَقُولُونَۜ
İsim cümlesidir. اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. مُبَرَّؤُ۫نَ mübtedanın haberi olup و ’la merfûdur. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.
مَا ve masdar-ı müevvel, مِنْ harf-i ceriyle birlikte مُبَرَّؤُ۫نَ ’ye mütealliktir.
يَقُولُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
مُبَرَّؤُ۫نَ kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûludur.
لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ۟
İsim cümlesidir. لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مَغْفِرَةٌ muahhar mübtedadır. رِزْقٌ kelimesi atıf harfi وَ ’la مَغْفِرَةٌ ’e matuftur. كَر۪يمٌ kelimesi رِزْقٌ kelimesinin sıfatıdır. كَر۪يمٌ kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe; benzeyen sıfat demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu sureklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَلْخَب۪يثَاتُ لِلْخَب۪يث۪ينَ وَالْخَب۪يثُونَ لِلْخَب۪يثَاتِۚ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّب۪ينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِۚ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayette ilk cümle olan اَلْخَب۪يثَاتُ لِلْخَب۪يث۪ينَ, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber, ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur لِلْخَب۪يث۪ينَ, mahzuf habere mütealliktir.
Aynı üslupta gelerek birbirine matuf olan üç cümle, istinafa atfedilmiştir. Cümlelerin atıf sebebi tezattır.
Birbirine atfedilmiş dört cümledeki kelimeler arasında cinas, reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.
اَلْخَب۪يثَاتُ لِلْخَب۪يث۪ينَ وَالْخَب۪يثُونَ لِلْخَب۪يثَاتِۚ cümleleriyle وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّب۪ينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِۚ cümleleri arasında mukabele sanatı vardır.
اَلْخَب۪يثَاتُ - وَالطَّيِّبَاتُ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
اَلْخَب۪يثَاتُ لِلْخَب۪يث۪ينَ وَالْخَب۪يثُونَ لِلْخَب۪يثَاتِۚ ifadesi bir şeyden nefret ettirmek için kinaye gelebilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi) Bu kelimelerle kadın ve erkekler kastedilmiştir.
Bu kelam, insanlar arasında cari olan ilâhi sünneti beyan etmektedir. Şöyle ki Allah'ın görevli bir meleği vardır; bu melek, birbirlerine layık olanları birbirlerine sevk etmektedir. Yani kötü kadınlar, kötü erkeklere mahsustur; o kadınlar, başkasını değil, kötü erkekleri bulur. Kötü erkekler de kötü kadınları bulur; çünkü aynı sınıftan olmaları, onları birbirine cezbeder. Yine iyi kadınlar, başkasını değil, ancak iyi erkekleri bulur. İmdi Resulullah (sav), iyilerin iyisi ve hayırlıların hayırlısı olduğuna göre bunun zorunlu bir sonucu olarak Hz. Aişe (ra) de iyi kadınların en iyisi olduğu ve hakkında söylenen saçmalıkların tamamen haksız ve boş olduğu ortaya çıkmış olur. Nitekim “İşte o şerefli insanlar, iftiracıların söylediklerinden çok uzaktırlar.” kelamı da bu hakikati bildirmektedir. Nitekim bu işaret (İşte onlar), öncelikle Hz. Âişe'nin de dahil olduğu Ehl-i Beyti göstermektedir.
Bir diğer görüşe göre ise yani kötü sözler, kötü erkeklere ve kadınlara mahsustur; başkalarından sadır olmaz. Yine kötü erkeklerle kötü kadınlar, kötü sözleri sarf ederler. İyi sözler de iyi erkeklere ve iyi kadınlara mahsustur; başkasından sadır olmaz. İyi erkekler ve iyi kadınlar da iyi sözlerin ehlidirler; onlardan iyi sözlerden başka bir şey sadır olmaz. İşte o iyi insanlar, kötü insanların söyledikleri kötü sözlerden çok uzaktırlar; onlardan böyle sözler sadır olmaz. Bu görüşe göre, ayetin sonucu, “Sübhanallah! Bu, büyük bir bühtandır.” diyenleri tenzih etmektir. (Ebüssuûd)
اُو۬لٰٓئِكَ مُبَرَّؤُ۫نَ مِمَّا يَقُولُونَۜ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Mübteda ve haberden müteşekkil isim cümlesi formunda gelerek sübut ve istimrara işaret etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyh, işaret ismi olarak gelmiştir. Temiz insanlar, görülmesi mümkün olmakla beraber halihazırda görülmedikleri için bu işaret aklidir. Bu durumda aklî olan birşey hissî menzilesine konulmuştur.
Müsnedün ileyhi bu şekilde işaret ismiyle marife kılmak, en güzel şekilde temyîz etmek içindir. Böylece muhatabın zihninde müsnedün ileyh daha iyi yerleşir. Muhatap, tarif edilen şeyi daha iyi tasavvur eder, daha iyi tanır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Harf-i cerle bilikte مُبَرَّؤُ۫نَ ’ye müteallik masdar harfi مَّا ’nın sılası olan يَقُولُونَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اُو۬لٰٓئِكَ (bunlar) ifadesi, iyilere ve bunların kötülerin söylediği kötü sözlerden uzak olduklarına işarettir. Bu ifade, Hz. Âişe ve onun nezahet ve temizlik hususundaki durumuna uygun düşmeyen sözlerden ona isnad edilenler için darbı mesel makamında cereyan eden bir kelamdır. اُو۬لٰٓئِكَ ’nin Ehl-i Beyt’e ve bunların, iftiracıların söylediğinden uzak olduklarına işaret etmesi, اَلْخَب۪يثَاتُ ve وَالطَّيِّبَاتُ kelimeleriyle de kadınların kastedilmiş olması da caizdir yani adi kadınlar adi erkeklerle evlenir; adi erkekler de adi kadınlarla evlenirler. Nezihler de böyledir. (Yani onlar nezih erkeklerle nezih erkekler de onlarla evlenir.) (Keşşâf)
لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ۟
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. لَهُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Mübteda olan مَغْفِرَةٌ ’daki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.
وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ , tezâyüf sebebiyle مَغْفِرَةٌ ’a atfedilmiştir.
رِزْقٌ için sıfat olan كَر۪يمٌ , sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Bu cümlenin اُو۬لٰٓئِكَ ’nin ikinci haberi olması da caizdir.