وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ
وَ istînâfiyyedir. Atıf harfi veya itiraziyye olması da caizdir. مَنْ iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur.
يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ cümlesi, mübteda olan مَنْ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
يُطِـعِ şart fiili olup meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. اللّٰهَ lafza-i celâl mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
رَسُولَهُ atıf harfi وَ ’la اللّٰهَ lafza-i celâl’e matuftur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَخْشَ atıf harfi وَ ’la يُطِـعِ ’ya matuftur. يَخْشَ fiili illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَتَّقْهِ atıf harfi وَ ’la يَخْشَ ’ya matuftur. يَتَّقْهِ fiili illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Muttasıl zamir هِ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ
İsim cümlesidir. فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.
İşaret ismi اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. هُمُ fasıl zamiridir.
هُمُ الْفَٓائِزُونَ cümlesi اُو۬لٰٓئِكَ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. الْفَٓائِزُونَ haber olup ref alameti و ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
الْفَٓائِزُونَ kelimesi, sülâsi mücerredi فوز olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ
Şart üslubunda gelen cümlede وَ , istînâfiyye, atıf veya itiraziyyedir. Şart ismi olan مَنْ mübtedadır. Şart cümlesi مَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ cümlesi, مَنْ ’in haberdir. Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
رَسُولَ ’nin Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması onu tazim ve teşrif içindir.
وَيَخْشَ اللّٰهَ cümlesi ile يَتَّقْهِ cümlesi, şart cümlesine matuftur. Aynı üslupla gelen cümlelerin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
وَيَخْشَ اللّٰهَ cümlesinde zamir makamında ism-i celilin zahir olarak zikredilmesi, mehabeti ve muhabbeti artırmak için yapılan ıtnâb sanatıdır. Bu tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
فَ karinesiyle gelen cevap فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ şeklinde faide-i haber inkârî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır.
Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Müsnedün ileyhin ism-i işaret olması, işaret edilen kimselere tazim ve teşrif ifade eder. Uzağı işaret eden ism-i işaret olması, onların mertebelerinin yüceliğine işarettir.
Son cümlede icaz-ı kasr vardır. هُمُ , fasıl zamiridir, kasr ifade eder.
Haberin marife gelmesi ve fasıl zamiri olmak üzere iki unsurla tekid edilen isim cümlesi, ayrıca sübut ifade eder. Haberin الْ takısıyla marife gelişi, bu vasfın onlarda kemâl derecede olduğunu belirtmesi yanında kasr sebebidir. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. Kazanmak sadece onlara tahsis edilmiştir.
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, işaret edilenleri tazim içindir.
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)
Bilindiği gibi fasıl zamiri haberin sıfat olmadığına da delalet eder. Bu tip kasrlarda, fasıl zamiri tahsise ilaveten haberin mübtedaya nispetini de tekid eder. Aslında bu ifade bütün kasrlarda vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedin elif-lam ile marife yapılması burada kasr olduğunu gösterir. Bu kasr kasr-ı iddiâî olup ermiş oldukları başarının azamet ve yüceliğindeki mübalağa manasını sağlar. Öyle ki başkalarının başarısı, onların başarısı yanında yok hükmünde görülmektedir. (Âşûr, Tevbe Suresi 20)
Burada; “Kim farzlarda Allah’a, sünnetlerde Resule itaat ederse, geçmişte yapılan şeyler sebebiyle Allah’tan korkarsa, gelecekteki amelleri konusunda da takva sahibi olursa kazananlardan olur.” manası kastedilmiştir. فَٓائِزُونَ (Murada erenler) da (cehennem ateşinden kurtulanlar ve cennete girenler) demektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)