يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً
يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً
يَا nida harfidir. وَيْلَتٰٓى münada olup mukadder fetha ile mansubdur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Nidanın cevabı لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً ‘dir.
لَيْتَ nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder. ى mütekellim zamiri لَيْتَ ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً cümlesi, لَيْتَ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
اَتَّخِذْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir. فُلَاناً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. خَل۪يلاً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً
Zalimlerin sözlerinin devamı olan cümle istînâf olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. يَا harfi, tenbihten mücerret, tahzir manasındadır. Nidanın cevabı olan ve لَيْتَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً, temenni üslubunda talebî inşâî isnaddır.
لَيْتَ ’nin haberi olan لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً cümlesi, menfî mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Temenni: Husûlü arzu edilmekle ve sevilmekle birlikte imkânsız ya da ihtimali çok zayıf bir şeyin olmasını istemektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Nida üslubunda gelmiş olmasına rağmen tahassür, pişmanlık amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
Mef’ûl olan فُلَاناً ve خَل۪يلاً kelimelerindeki tenvin, cins ve tahkir içindir.
Ayet-i kerîme’de geçen وَيْلَتٰى kelimesinin elifi izafet ى ’sından ivazdır. Yani: يا ويلتي demektir. Bunun manası; Vay helakim, mahvoldum şeklindedir.
يَا وَيْلَتٰى - لَيْتَن۪ي kelimeleri arasında cinas, mürâât-ı nazîr sanatı, reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
الهن (şey) kelimesi cins isimlerden kinaye olduğu gibi فُلَاناً kelimesi de özel isimlerden kinayedir. Eğer bu kelimeyle cins murad edilirse herhangi bir saptırıcıyı kendine dost edinen kişinin o dostu için özel isim olur ve kelime ondan kinaye olur. (Keşşâf)
لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً [Keşke falanı dost edinmeseydim.] ayetinde filandan kasıt Umeyye'dir. Ondan filan diye söz edilerek, isminin açıkça zikredilmeyişi bu tehdidin sadece ona münhasır kalmaması, aksine bu İkisinin fiillerinin benzerini yapan herkesi kapsaması İçindir. Mücahid ve Ebu Recâ derler ki: Buradaki zalim her zalim hakkında umumidir. Filandan kasıt da şeytandır. Bu görüşün lehine bundan sonra gelen: Zaten şeytan insanı yardımsız olarak ortada bırakır ayeti delil gösterilmiştir. (Kurtubî)
Kıyamet günü zalimin bu temennisi, her ne kadar pişmanlık ve hayıflanma göstermek için ise de aynı zamanda cinayetini başkasına yakıştırmaya çalışmak suretiyle zımnen bir nevi gerekçe ve özür beyanı mahiyetindedir. (Ebüssuûd)