Furkan Sûresi 57. Ayet

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اَنْ يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً  ...

De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 مَا
3 أَسْأَلُكُمْ istemiyorum س ا ل
4 عَلَيْهِ sizden
5 مِنْ hiçbir
6 أَجْرٍ ücret ا ج ر
7 إِلَّا dışında
8 مَنْ
9 شَاءَ istemeniz ش ي ا
10 أَنْ
11 يَتَّخِذَ tutmak ا خ ذ
12 إِلَىٰ varan
13 رَبِّهِ Rabbine ر ب ب
14 سَبِيلًا yolu س ب ل
 
Yüce Allah, türlü varlıkları kendilerine put edinme dalâletine düşmekten kurtulup davet edildikleri İslâm’ın kurtarıcı ilkelerini benimseyen, inanç ve yaşayışını bu ilkeler çerçevesinde düzenleyen müminler için resulü Muhammed’i bir müjdeci; bâtıl inançlara ve kirli bir hayata kendilerini kaptırıp gidenler için de uyarıcı olarak göndermiştir; Peygamber’in biricik görevi budur, bundan başka bir gayesi yoktur. O, davetine karşılık kişisel bir amaç, bir çıkar beklemez ve beklememiştir; tek beklediği şey, 57. âyetin ifadesine göre insanların özgür kararlarıyla Allah yolunu seçip bu yolda yürümeleridir. Nitekim Mekkeli putperestlerin ileri gelenleri çeşitli vesilelerle, bu davasından vazgeçmesi karşılığında kendisine dilediği kadar servet vermek, başlarına lider yapmak, en güzel kadınlarla evlendirmek gibi cazip tekliflerde bulunmuşlar; fakat o, bu teklifleri kesinlikle reddetmiş; 52. âyette geçen “İnkârcılara boyun eğme, onlara karşı bütün gücünle mücadeleni sürdür” buyruğu uyarınca tebliğ ve irşad görevini kararlılıkla sürdürmüş; 58. âyetteki buyruk uyarınca daima Allah’a dayanıp güvenmiş, O’ndan aldığı güçle tek başına giriştiği bu mücadeleyi, başladığı gündeki kararlılık ve cesaretiyle ömrünün sonuna kadar sürdürmüş; en sonunda Allah ona, vaad ettiği (Fetih 110/1-2) zaferleri, fetihleri nasip etmiş; insanların kitleler halinde Allah’ın dinine girdiği günleri kendisine göstermiştir. “Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda O kendi kendine yeterlidir” cümlesi, Allah’ın, hiçbir bilgi vasıtasına ihtiyaç duymadan, diğer bütün varlık ve olaylar gibi insanların yapıp ettiklerinden de haberdar olduğunu, dolayısıyla insanların günahlarının da O’nun bilgisi dışında gerçekleşemeyeceğini ifade etmekte, böylece bu ifade insanlar için bir uyarı anlamı taşımaktadır. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 133
 

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اَنْ يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً

 

Fiil cümlesidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Mekulü’l-kavli  مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ ‘dur.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

مَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَسْـَٔلُكُمْ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ‘dir.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  عَلَيْهِ  car mecruru اَجْرٍ ‘in mahzuf haline mütealliktir.

مِنْ  harfi zaiddir. اَجْرٍ  lafzen mecrur, ikinci mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  

اِلَّا  hasr edatıdır.  مَنْ  müşterek ism-i mevsûlü, müstesna olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  شَٓاءَ  cümlesidir. Îrabdan mahalli yoktur.

İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır. İstisnanın 3 unsuru vardır:

1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.

2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.

3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.

NOT: Müstesna minh;

a) Ya birden fazla olmalı, b) Ya umumi manalı bir kelime olmalı,

(Bir ismin umumi manalı olması için nefy, nehiy veya istifhamdan sonra nekre olarak gelmesi gerekir.) c) Ya kısımları bulunan müfred bir lafız olmalı.

(Kısımları bulunan müfred: Mesela sahifeleri olan kitap, saatleri olan gün, günleri olan hafta, ay, mevsim, mevsimleri olan sene, seneleri olan ömür… gibi isimlerdir.)

Müstesna istisna edatından hemen sonra gelen kelimedir. Ancak müstesna minh hemen önce gelen kelime olmayabilir. Müstesna mansubtur. Bununla birlikte istisna edatlarının türlerine göre farklı şekillerde îrablanabilir. Türkçeye “ama, ancak, -den başka, -sız, fakat, hariç, müstesna, yalnız, sadece” gibi kelimelerle tercüme edilir. İstisnanın kısımları 3’e ayrılır:

1. Muttasıl istisna 2. Munkatı’ istisna 3. Müferrağ istisna (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

شَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. 

Fiil-i muzarinin başına  اَنْ  harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel  شَٓاءَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

يَتَّخِذَ  mansub muzari fiilidir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

اِلٰى رَبِّه۪  car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlü bihe mütealliktir. 

سَب۪يلاً  kelimesi  يَتَّخِذَ  fiilinin birinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. 

يَتَّخِذَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  أخذ ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
 

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اَنْ يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً

 

Fasılla gelen cümle müstenefedir. Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamber’dir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.  قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan … مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ ,  menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Cümledeki  اِلَّا  istisna edatı, ism-i mevsûl  مَنْ  müstesnadır. 

Fiilin tekidi için istisna yöntemi arapçada çok kullanılır. İstisna onlardan ücret isteme durumunu nehyetmeyi tekid içindir. Buna tekidü’l-medh bima yuşbihu’z-zem denir. İstisna, munkatı’dır. (Âşûr)

Mef’ûl olan مِنْ اَجْرٍ ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre umum ve şümule işarettir. Tekid ifade eden zaid  مِنْ  harfi de kelimeye “hiçbir” anlamı katmıştır.

Cümle kasrla tekid edilmiştir. Nefy harfi ve istisna edatıyla meydana gelen kasrla Hz. Peygamber hiçbir ücret istemediğini, sadece dileyen kimsenin rabbinin yolunu tutmasını istediğini, bunun dışında herhangi bir şey istemediğini kesin bir şekilde belirtmiştir. 

Müstesna  konumundaki ism-i mevsûl  مَنْ ’nin sılası olan  شَٓاءَ اَنْ يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً  cümlesi, masdar tevili ile  شَٓاءَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak nasb mahallindedir.

Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَتَّخِذَ  fiilinin mef’ûlü olan  سَب۪يلاً ’in tenkiri tazim içindir.

اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً  (Rabbine yol) ifadesi, rabbinin rızasını kazanmak, imana ulaşmak anlamında istiare edilmiştir.

رَبِّه۪  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olması sebebiyle  ه۪  zamirinin aid olduğu kişi  şan ve şeref kazanmıştır.

İnsan zihninin doğrudan algısı cihetiyle bakılırsa bu ayetin ben sizden herhangi bir ücret istemiyorum ancak ücret olarak -maddi veya manevi- şunları şunları istiyorum diye devam etmesi gerekirdi. Fakat genel algının tam tersine umum ifade eden bir istisna ile yine kendi hayırlarına olacak olan (dileyenin Rabbine doğru bir yol tutması hariç) demesi ifadeyi güçlendirmiş ve övgüye layık olma noktasındaki değerini tekid etmiştir. (İbn ‘Âşûr,  eṭ-Ṭâhir, et-Taḥrîru’t-Tenvîr, XIX, 58.)

Ben, peygamberliğimin tebliğine karşılık ücret olarak bir şey istemiyorum; sizden istediğim, Rabbine bir yol tutmak isteyen kimselerin onları davet ettiğim gibi iman ve itaat ile Rabbine yakınlık kazanması ve O'dan kurtuluş talep etmesidir. Bunun ücret olarak tasvir edilmesi, ifası istenmesi cihetindendir. (Ebüssuûd)

İstisnanın munkatı' olduğu da söylenmiştir ki manası şöyledir: Fakat Rabbine bir yol bulmak isteyen bunu yapsın. (Beyzâvî)

İstisna, onlardan bir ödül istemediğini tasdik eder. Umum kastıyla yapılıyor olmasının delaletiyle mahzuf olan umumi hallerden istisnadır. İstisna genel kriterdir. Bu nedenle Arapların konuşmalarında fiilin tasdikinin istisna şeklinde gelişi çokça yer almakta ve buna zemme benzer bir şekilde medhi tekid adı verilmektedir. Bu üslupta bir şey ustaca zıddına benzer şeyle tekid edilir. İki şekli vardır: Biri, saf bir olumlamadır ve müstesna, aslen müstesna minhin bir kısmı değildir. İkinci şeklinde ise müstesna müstesna minh ile aynı türden değildir ama ona yakındır. (Âşûr)