وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَاماً
وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَاماً
الَّذ۪ينَ ismi mevsulü atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
اِذَا şart manalı ,cümleye muzâf olan,cezmetmeyen zaman zarfıdır.Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.
إِذَا : dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir:
a) إِذَا fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.
b) إِذَا nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.
c) Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْفَقُوا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنْفَقُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يُسْرِفُوا fiili نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. يَقْتُرُوا fiili atıf harfi و 'la makabline matuftur.
كَانَ nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانَ ’nin ismi müstetir olup takdiri هو ’dir. بَيْنَ mekân zarfı mahzuf hale mütealliktir. ذٰلِكَ ismi işareti muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قَوَاماً kelimesi كَانَ ’nin haberi olup fetha ile mansubdur.
يُسْرِفُوا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. إفعال babındadır. Sülâsîsi سرف ’dir.
يَقْتُرُوا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. إفعال babındadır. Sülâsîsi قتر ’dir.
إفعال babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَاماً
Bu ayetteki الَّذ۪ينَ önceki ism-i mevsûle atfedilmiştir. Sıla cümlesi şart üslubunda gelmiştir.
Şart cümlesi olan اَنْفَقُوا , müstakbel şart manalı zaman zarfı إِذَا ’nın muzâfun ileyhi konumundadır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 88.)
فَ karinesi olmadan gelen لَمْ يُسْرِفُوا şeklindeki cevap cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari sıyga, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
لَمْ يَقْتُرُوا cümlesi, şartın cevabına matuftur. Aynı üslupta gelen cümlenin atıf sebebi tezattır. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لَمْ يُسْرِفُوا cümlesiyle, لَمْ يَقْتُرُوا cümleleri arasında mukabele sanatı, يُسْرِفُوا - يَقْتُرُوا kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
Ayetin son cümlesi وَكَانَ بَیۡنَ ذَ ٰلِكَ قَوَامࣰا şartın cevabına matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümle كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir.
Zarfın muzâfun ileyhi olan ذَ ٰلِكَ ile dikkat çekmek için cimrilik ve müsrifliğe işaret edilmiştir.
ذٰلِكَ ’de istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mekân zarfı بَیۡنَ , siyaktaki önemine binaen amili olan قَوَامࣰا ’e takdim edilmiştir.
قتر , إقتار ve تقتير kelimeleri, israfın zıddı olup kısmak ve daraltmak anlamına gelir. إسراف ise harcamada haddi, ölçüyü aşmaktır. (Fahreddin er-Razi)