يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَيَخْلُدْ ف۪يه۪۫ مُهَاناًۗ
يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَيَخْلُدْ ف۪يه۪۫ مُهَاناًۗ
Fiil cümlesidir. يُضَاعَفْ fiili يَلْقَ ’dan bedel olarak meçhul, meczum muzari fiildir.
لَهُ car mecruru يُضَاعَفْ fiiline mütealliktir. الْعَذَابُ naib-i fail olup lafzen merfûdur.
يَوْمَ zaman zarfı olup يُضَاعَفْ fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. الْقِيٰمَةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
يَخْلُدْ atıf harfi وَ ’la يُضَاعَفْ fiiline mütealliktir.
يَخْلُدْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. ف۪يه۪۫ car mecruru يَخْلُدْ fiiline mütealliktir. مُهَاناً kelimesi يَخْلُدْ ’deki failin hali olarak fetha ile mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُضَاعَفْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi ضعف ’dir.
Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. Musareket (İşteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir. (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مُهَاناًۗ sülâsi mücerredi هون olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَيَخْلُدْ ف۪يه۪۫ مُهَاناًۗ
Fasılla gelen ayetin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Meczum muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Önceki ayetteki يَلْقَ ’dan bedel olan يُضَاعَفْ fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Ayrıca bu bina naibi failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
Car mecrur لَهُ, önemine binaen faile takdim edilmiştir.
Azabın يُضَاعَفْ fiiline isnadı mecâz-ı aklîdir.
Aynı üslupta gelen وَیَخۡلُدۡ فِیهِۦ مُهَانًا cümlesi, makabline وَ ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Meczum muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يَخْلُدْ fiilinin failinden hal olan مُهَاناًۗ, hal sahibinin durumunu bildirmek için gelen ıtnâb sanatıdır.
الْعَذَابُ - مُهَاناً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Ayet-i kerimede geçen يُضَاعَفْ fiili bir kıraatta şeddeli olarak يُضَعَّفُ şeklinde okunmuştur. Yine ayet-i kerimede geçen يُضَاعَفْ ile يَخْلُدْ fiilleri bedel olarak meczum, istinâf olarak da merfû okunmuştur. Ayet-i kerimede geçen مُهَاناًۗ kelimesi haldir. (Celaleyn Tefsiri)
يُضَاعَفْ (kat kat verilir.) fiilinin cezm ile gelmesi şartın cevabı olan “karşılaşır” fiilinden bedel oluşundan dolayıdır. Sîbeveyhi dedi ki: Azabın kat kat verilmesi ceza ile karşı karşıya kalmakla aynı şeydir. (Kurtubî )
يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ [Kıyamet günü azabı kat kat olur.] sözünden maksat, ahirette, her geçen gün azap üzerine azapla eziyet edilmeleridir. Denildi ki: “Şirk koşan biri, günah işlediğinde, şirk için ayrı, günah için ayrı olarak azap görür. Bu sebepten ceza, günahların çokluğu sebebiyle kat kat artar. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)
Ragıp İsfahanî'nin belirttiği gibi “mudaafe” birbirine denk iki miktarın birleştirilmesidir. Ona, aynısını veya daha çoğunu kattım anlamında اضعف الشىء وضعفته وضاعفته denir. Yani onun azabı günahlarının küfrüne ilavesiyle artar durur. (Ruhu’l Beyan)
Ayetteki “O azabın içinde hor ve hakir olarak ebedi bırakılır.” ifadesi, tıpkı mükâfatın, tazim (saygı) ile iç içe olan saf menfaat olması gibi ikabın da zelil kılma hor ve hakir kılma ile iç içe olan, katıksız bir zarar olduğuna bir işarettir. (Fahreddin er-Râzî)