Şuarâ Sûresi 194. Ayet

عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ  ...

Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.  (193 - 195. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 عَلَىٰ
2 قَلْبِكَ senin kalbine ق ل ب
3 لِتَكُونَ olman için ك و ن
4 مِنَ -dan
5 الْمُنْذِرِينَ uyarıcılar- ن ذ ر
 
Rûhulemîn’den (güvenli ruh) maksat Cebrâil’dir. Yaratılış özellikleri sebebiyle güvenilirliği ihlâl etmediği ve Allah’ın emaneti olan vahyi tam bir emniyet içerisinde peygamberlerine ulaştırdığı için “güvenli” anlamına gelen emîn sıfatı ile nitelendirilmiştir (bk. Taberî, XIX, 111-112; İbn Âşûr, XIX, 189). Ruh teriminin yukarıdaki anlam akışı içerisinde “mutlak güvenilirlik derecesinde vahiy” mânasında kullanılmış olabileceği ifade edilmişse de (Esed, II, 758) kanaatimizce bu yorum dil kuralları bakımından uygun değildir. Zira cümlenin öznesi “ruh” kelimesidir. “Bihî” ifadesindeki “bi” edatı ise “indi” anlamına gelen “nezele” fiilini geçişli kılmaktadır. “Hî” zamiri de vahyi yani Kur’an’ı ifade eder. Buna göre ruh inen değil, vahyi indirendir (bk. Râzî, XXIV, 165). Cümlenin anlamı ise şöyle olur: “Onu senin kalbine Rûhu’l-emîn indirmiştir.” Esed’in verdiği mânadan ruhun indirdiği değil, indiği anlaşılmaktadır ki bize göre bu mâna uygun değildir. Ayrıca vahyin Hz. Peygamber’in kalbine bir melek (Cebrâil) tarafından indirildiğine dair başka deliller de vardır (bk. Bakara 2/97; Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 2). Yüce Allah mesajını insanlara iletmek üzere peygamberleri hangi kavimden seçmişse kitaplarını da o kavmin diliyle göndermiştir (bk. İbrâhim 14/4). Hz. Peygamber de Araplar arasından seçilerek görevlendirildiği için Kur’an ona Arapça olarak indirilmiştir. Fakat bu, onun sırf Araplar’a hitap ettiği anlamına gelmez. Nitekim Kur’an’ın evrensel olduğunu gösteren birçok âyet vardır (meselâ bk. A‘râf 7/158; Furkan 25/1; Kur’an’ın Arapça olarak indirilmesi ve evrenselliği hakkında bilgi için bk. Yûsuf 12/2; ez-Zümer 39/28; vahyin geliş şekilleri hakkında bilgi için bk. “Tefsire Giriş” bölümü, “I. Kur’an-ı Kerîm A) Tanımı ve özellikleri, 2. Vahiy” başlığı). Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 173
 

عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ

 

عَلٰى قَلْبِكَ car mecruru önceki ayette geçen  نَزَلَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

لِ  harfi,  تَكُونَ  fiilini gizli  اَنْ ile nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. Ta’liliyyedir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  نَزَلَ  fiiline mütealliktir. 

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَكُونَ  mansub muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

مِنَ الْمُنْذِر۪ينَ  car mecruru  تَكُونَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. Cer alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.

الْمُنْذِر۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ

 

Önceki ayetin devamı olan bu ayet fasılla gelmiştir. Car mecrur  عَلٰى قَلْبِكَ , önceki ayetteki  نَزَلَ  fiiline mütealliktir.

لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَ  cümlesine dahil olan  لِ , sebep bildiren, masdar harfi, lam-ı ta’lildir. Muzariyi gizli  ان ’le nasb eder.  لِ  ve akabindeki  لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَ  cümlesi, masdar tevilinde,  نَزَلَ  fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel,  كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Masdar cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur  مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ ’nin müteallakı olan haber mahzuftur.

Kalp kelimesiyle eğer ruh murad edildiyse mesele yoktur. Eğer belli organ (yürek) murad edildiyse özellikle zikretmesi şunun içindir: Ruhla ilgili manalar önce ruha iner sonra da ondan kalbe intikal eder; zira aralarında ilişki vardır. Sonra da ondan dimağa yükselir, tahayyül edilen levha ona nakş olur. Ruh Cebraîl (as)'dır; çünkü o Allah'ın vahyi konusunda güvenilirdir.(Beyzâvî)

Cenab-ı Hakk'ın  لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ  [İnzar edicilerden olasın diye] ifadesinde, inzarın içine ilim ve amel namına ne varsa her şeye davet etme ile her türlü çirkinden men etme dahildir. Çünkü bu iki hususun tamamında ilâhi azaptan korkma vardır. (Fahreddin er-Râzî)

Cenab-ı Hak her ne kadar Cebrail (as)'ı Hz. Muhammed (sav)'e indirmiş ise de indirilen o şeyin peygamber tarafından hıfz edilmiş olduğunu ve onun kalbinde, değişmeyecek ve değiştirilemeyecek biçimde yer ettiğini tekid etmek için ".. .kalbine..." demiştir. Cenab-ı Hak bu hususu, maksadının da bu olduğunu beyan ettiği gibi Hz. Peygamber (sav)'den südur edecek olan inzar ile de tekid etmiştir. İşte bundan ötürü, [İnzar edicilerden olasın diye…] buyurmuştur. (Fahreddin er-Râzî)