Şuarâ Sûresi 215. Ayet

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ  ...

Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَاخْفِضْ ve indir خ ف ض
2 جَنَاحَكَ kanadını ج ن ح
3 لِمَنِ kimselere
4 اتَّبَعَكَ sana uyan ت ب ع
5 مِنَ -den
6 الْمُؤْمِنِينَ mü’minler- ا م ن
 
“Akraba” diye tercüme ettiğimiz aşiret kelimesi, terim olarak kabile karşılığı kullanıldığı gibi kabilenin altında daha küçük bir topluluğu da ifade etmektedir (Yûsuf Halaçoğlu, “Aşiret”, DİA, IV, 9). Önceki âyetlerde Hz. Peygamber’in genel anlamda insanlık için uyarıcı olarak görevlendirildiği ifade edilirken bu âyetlerde de özel olarak akrabalarını uyarması emredilmektedir. Bu buyruk Peygamber’in akrabası olmanın kimseye sorumluluğunu yerine getirmeme gibi bir ayrıcalık kazandırmadığını ifade etmesi bakımından önemlidir. Bu âyet inince Hz. Peygamber Kureyş kabilesine mensup inanan inanmayan, yakın uzak akrabasını veya temsilcilerini Safâ tepesinde toplayarak yakınlarından birinin peygamber olmasının Allah katında kimseye bir fayda sağlamayacağını, her şahsı ancak kendi imanının ve sâlih amelinin kurtaracağını haber vermiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 26). Allah Teâlâ 213-217. âyetlerde Hz. Peygamber’in şahsında bütün müminlere hitap etmekte, dini tebliğ hususunda her müminin kendisine en yakın kimselerden başlamasını emretmekte; özellikle din önderlerinin hakkı tebliğ konusunda başarılı olmaları için kendilerine tâbi olan müminlere kol kanat germelerini yani onlara karşı alçak gönüllü, şefkatli, merhametli olmalarını ve iyi davranmalarını; kendilerine karşı inanç bağlamında düşmanca bir tavır takındıkları takdirde ise onlara sahip çıkmamalarını istemektedir. İsyan eden akrabalardan uzak durmak, gerek Hz. Peygamber’in gerekse diğer din önderlerinin kalplerinde, yakınlarıyla olan münasebetlerinde soğukluk, belki de düşmanlık meydana getirebilir. Bu sebeple Allah önderlerin, karşılaşacakları düşmanca davranışlara aldırış etmemelerini ve Allah’a dayanıp güvenmelerini öğütlemekte, Allah’ın herkesten güçlü olduğuna ve rahmetiyle müminleri düşmanlardan koruyacağına işaret etmektedir. Bazı müfessirler, “Huzurunda durduğun ve secde edenlerle birlikte yere kapandığın zaman seni gören Allah’a güvenip dayan” meâlindeki 218-219. âyetleri “her nerede olursan ol seni gören” şeklinde yorumlamışlardır (Taberî, XIX, 123-125). Ayrıca “secde edenlerle birlikte yere kapandığın zaman seni gören” ifadesini, “Seni Allah’ın birliğine inanmış olan bir peygamberin sulbünden diğer peygamberin sulbüne nakledip nihayet bu ümmette ortaya çıkaran” şeklinde yorumlayanlar da olmuştur (Şevkânî, IV, 116). Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 177-178
 
Riyazus Salihin, 226 Nolu Hadis Numân İbni Beşir radıyallahu anhümâ’ dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”   (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66) Riyazus Salihin, 274 Nolu Hadis Ebü’d-Derdâ Uveymir radıyallahu anh şöyle dedi: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken duydum: “Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sâyesinde Allah’dan yardım görüp ve rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın.”   (Ebû Dâvûd, Cihâd 70. Ayrıca bk. Tirmizî, Cihâd 24; Nesâî, Cihâd 43)
 

  Ceneha جنح :   جَناحٌ kelimesi kuş kanadı demektir. İnsanın haktan uzaklaşıp başka bir tarafa meyletmesine sebep olan günah جُناحٌ olarak adlandırılmış ve sonradan da her tür günaha جُناحٌ denmiştir. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de türevleriyle 34 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri günah, cenah ve cunhadır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ

 

Ayet atıf harfi  وَ ‘la makabline matuftur. Fiil cümlesidir. 

اخْفِضْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. 

جَنَاحَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. مَنِ  müşterek ism-i mevsûl  لِ  harf-i ceriyle  اخْفِضْ  fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  اتَّـبَعَكَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

اتَّـبَعَكَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ  car mecruru  اتَّـبَعَ ‘daki failin mahzuf haline mütealliktir. 

اتَّـبَعَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  تبع ’dır.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. 

مُؤْمِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ

 

Önceki ayete matuf bu ayet, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında inşâî olmak bakımından tenasüp vardır.

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَنِ , harfi-cerle birlikte  اخْفِضْ  fiiline mütealliktir. Sılası olan  اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ  , mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107)

مِنَ  edatı beyaniyyedir, çünkü ona tabi olanlar içinde din için olan ve olmayan vardır ya da bazı manasınadır, o zaman müminlerden iman etmeye yaklaşanlar ya da dili ile tasdik edenler murad edilmiş olur. (Beyzâvî)   

Eğer, peygambere uyanlar müminler olduğu halde aksi de yine böyle iken, daha niçin Cenab-ı Hak, [müminlerden sana tabi olanlara…] demiştir? denirse, buna şu şekilde cevap veririz: Biz, Peygamber'e uyanların sadece müminler olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü akrabalarından da pek çoğu, peygambere din için değil, akrabalık ve nesep sebebiyle uyuyorlardı. (Keşşâf) 

Bu müminlerden murat, ya bütün müminlerdir, yahut iman etmek üzere olanlardır, ya da yalnız diliyle tasdik edenlerdir. (Ebüssuûd)

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ  tabiri istiaredir. İstiâre-i mekniyye-i tahyiliyyedir. Metafor, yavrularını korumak için üzerlerine kanatlarını indiren bir kuşun hareketine teşbihe dayanmaktadır. Bununla kastedilen, “Onlara yumuşak davran, onlara yumuşak davranmaya devam et.” anlamıdır. Allah Teâlâ burada  خفض الجناح  (kanat indirme) tabirini Arapların sözlerine karşılık olarak ifade buyurmuştur. Onlar, öfkelenen birisinin hiddet ve sertliğini tasvir etmek üzere  قَدْ طَارَ طَيْرُهُ َ هَفَا حِلْمُهُ وَقَدْ طَاشَ وَقَارُهُ  (Adamın kuşları uçtu, dengesi bozuldu, vakarı gitti.) derler. Şu halde  قَدْ خَفَضَ جَنَاحِهِ (Kanadını indirmiştir.)  denildiğinde bununla kastedilen, insanın yumuşak kalplilikle ve öfkelendiğinde öfkesine hakimiyetle nitelendirilmesidir. Bu ise onun öfkesinin uçması (kabarması), gazabının sıçraması ile nitelenmesinin zıddıdır. (Şerîf er-Radî, Kur'an Mecazları)

Beyzâvî ayetin tefsirinde şöyle der: Bu ifadenin manası müminlere karşı yumuşak ol şeklindedir. Kanadını indir sözü, kuşun, konmak istediği zaman kanadını indirmesinden müsteardır (istiâre yapılmıştır). 

Yani Allah Teâlâ, burada tevazu ve yumuşaklığı, kuşun, konmak istediği zamandaki kanadını indirmesine benzetmiştir. Ve istiâre-i tasrîhiyye olmak üzere,  indirmek manasındaki  حفض  lafzı, müşebbeh (tevazu ve yumuşaklık) için kullanılmış ve sonra  حفض  َkelimesinden  اخْفِضْ (indir) emri türetilmiştir.

Bu durumda burada müşebbeh hazf edilip müşebbehün bih açıkça zikredildiği için istiâre-i tasrîhiyye, müstear lafız fiil cinsinden olduğu için de istiâre-i tebeiyye vardır. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi Ve Uygulanışı)

"Kanadını indir." Kanat indirmek alçak gönüllülükle merhamet ve şefkat manasına istiaredir. (Elmalılı, Âşûr)