وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ
وَ atıf harfidir. İşaret ismi تِلْكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. نِعْمَةٌ mübtedanın haberi olarak lafzen merfûdur.
تَمُنُّهَا cümlesi نِعْمَةٌ ‘nün sıfatı olarak mahallen merfûdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَمُنُّ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هى ‘dir. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. عَلَيَّ car mecruru تَمُنُّهَا ‘ya mütealliktir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel mübteda için atf-ı beyan olarak mahallen merfûdur.
Atf-ı beyan konusuna giren kelime grupları ve cümleler şunlardır:
1. İsm-i işaretten sonra gelen camid ismin (muşârun ileyhin) atf-ı beyan olarak gelmesi
2. اَيُّهَا ve اَيَّتُهَا ’dan sonra gelen camid ismin atf-ı beyan olarak gelmesi
3. Sıfattan sonra gelen mevsufun atf-ı beyan olarak gelmesi
4. Tefsir harfi اَنْ ’den sonra gelen kelime veya cümleler (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
عَبَّدْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
بَن۪ٓي mef’ûlun bih olup cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için nasb alameti ى ‘ dir. İzafetten dolayı ن harfi hazf edilmiştir. Aynı zamanda muzâftır.
اِسْرَٓائ۪لَ muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ
Ayet وَ ‘la öncesine atfedilmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin uzak için kullanılan işaret ismiyle marife oluşu, işaret edilenin yani nimetin mertebesinin yüceliğini gösterir ve tazim ifade eder.
Hikmete ve risalete işaret eden تِلْكَ ‘de istiare vardır.
Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi, aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
ذَ ٰلِكَ ve تِلْكَ ile muşârun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi bu işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamdan bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Mûsâ , Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi 57, s. 190)
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )
تَمُنُّهَا عَلَيَّ cümlesi kelimesi, نِعْمَةٌ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki عَبَّدْتَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ cümlesi, takdir edilen ta’lil lamıyla nasb mahallindedir. Masdar-ı müevvelin تِلْكَ için atf-ı beyan veya bedel olduğu da söylenmiştir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تَمُنُّهَا - نِعْمَةٌ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Bu ayet-i kerîmede de istifhâm harfi hemze hazf olmuştur. Takdir şöyledir: أَوَتِلْكَ نِعْمَةٌ (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Şayet تَمُنُّهَا (başıma kaktığın) ve عَبَّدْتَ (köleleştirmen) kelimeleri müfred olduğu halde مِنْكُمْ (sizden) ve خِفْتُكُمْ (sizden korktum) ifadeleri neden çoğul yapılmış?” dersen şöyle derim: Korkma ve kaçma sadece ondan değil, [Yetkililer seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar.] (Kasas 28/20) ayetinin gösterdiği üzere, hem ondan hem de önde gelenlerin öldürmek üzere toplanmalarından kaynaklanmakta idi. Başa kakma ise sadece Firavun’dan sadır olmuştu ki köleleştirme de böyle idi. (Keşşâf)
Ayetteki [Benim başıma kaktığın o nimet, İsrailoğullarını kendine kul köle edinmenden dolayı olmuştur] ifadesi, Firavun'un, [Biz seni büyütmedik mi?] şeklindeki sözünün cevabıdır. Arapça'da birisi birisini kul-köle edindiğinde, denir. (Fahreddin er-Râzî)
Ayette geçen تَمُنُّهَا lâfzı, تَمُنُّ بِهاَ takdirindedir. اَنْ عَبَّدْتَ cümlesi de تِلْكَ ‘den atf-ı beyandır. (Celâleyn Tefsiri)