Şuarâ Sûresi 51. Ayet

اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟  ...

“(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّا şüphesiz biz
2 نَطْمَعُ umarız ط م ع
3 أَنْ
4 يَغْفِرَ bağışlayacağını غ ف ر
5 لَنَا bizi
6 رَبُّنَا Rabbimizin ر ب ب
7 خَطَايَانَا hatalarımızı خ ط ا
8 أَنْ için
9 كُنَّا olduğumuz ك و ن
10 أَوَّلَ ilk ا و ل
11 الْمُؤْمِنِينَ inananlar ا م ن
 

اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟

 

 

Ayet ikinci ta’liliyye cümlesi veya birinci ta’liliyye cümlesinden bedeldir.

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamir  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

نَطْمَعُ  fiili  اِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

نَطْمَعُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن dur.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel, mahzuf  بِ  harf-i ceriyle  نَطْمَعُ  fiiline müteallik olup mahallen mecrurdur. Takdiri, بأن يغفر (Affetmeni) şeklindedir.

يَغْفِرَ  mansub muzari fiildir.  لَنَا  car mecruru يَغْفِرَ  fiiline mütealliktir.  رَبُّنَا  fail olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

خَطَايَانَٓا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel, mahzuf  لَ  harf-i ceriyle يَغْفِرَ  fiiline müteallik olup mahallen mecrurdur. Takdiri,  لأن كنّا (Çünkü biz … idik) şeklindedir. 

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  نَا  mütekellim zamiri  كُنَّٓا nın ismi olarak mahallen merfudur.

اَوَّلَ  kelimesi  كُنَّٓا nın haberi olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. 

الْمُؤْمِن۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ي dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مُؤْمِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟

 

Ayet ikinci ta’lil cümlesidir veya önceki ta’lil cümlesinden bedel olarak fasılla gelmiştir. Bedel olan cümlelerin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ, isim cümlesi ve isnadın tekrarı olmak üzere birden fazla tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadir Suresi 1)

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve medh makamı olduğu için istimrar ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا  cümlesi, mahzuf  بِ  harfi ile يَغْفِرَ  fiiline mütealliktir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede car mecrur  لَنَا  ihtimam için faile takdim edilmiştir.

Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

رَبُّنَا  izafeti, mütekellimin Rabbe ihtiyacını dile getirme sadedinde sığınmadır.

Yine masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَ  cümlesi, mahzuf  لَ  harfi ile birlikte  يَغْفِرَ  fiiline mütealliktir.  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, s. 124)

Burada geçen, umma, ümit etme manasındaki  نَطْمَعُ  lafzının Hz. İbrahim’in (a.s.), وَالَّـذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِ  [Ceza gününde kusurlarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur. (Şuara Suresi, 82)] sözünde de olduğu gibi yakîn, kesinlik anlamını ifade etmesi muhtemel olduğu gibi zan anlamını ifade etmesi de muhtemeldir. Çünkü kişi, daha sonra ne olacağını kesin olarak bilemez. (Fahreddin er-Râzî) 

اَنْ كُنَّٓا  ifadesi,  لِأنْ كُنَّا  (müminlerin ilki olduğumuz için) anlamındadır; çünkü ya kendi dönemlerindeki ya firavun halkından ya da şehit olanlardan ilk mümin topluluk onlardı. إنْ كُنّا (müminlerin ilki isek) şeklinde kesreyle de okunmuştur ki yaptığıyla iftihar eden, doğruluğundan emin olan kişi için kullanılan şart kalıplarındandır. Nitekim bunlar, müminlerin ilki olduklarından emin idiler. Bunun benzeri, bir işçinin, ücretini geciktiren kişiye söylediği  إنْ كُنٔتَ عَمِلْتُ لَكَ فَوَفَّني حَقّي  (Senin için çalıştıysam hakkımı eksiksiz öde!) ifadesidir. (Keşşâf)