Şuarâ Sûresi 70. Ayet

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا تَعْبُدُونَ  ...

Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِذْ hani
2 قَالَ demişti ق و ل
3 لِأَبِيهِ babasına ا ب و
4 وَقَوْمِهِ ve kavmine ق و م
5 مَا neye?
6 تَعْبُدُونَ tapıyorsunuz ع ب د
 

Bu âyetlerin zâhirinden anlaşıldığı üzere Hz. İbrâhim’in kavmi ay, güneş ve yıldızlara veya bunların yerdeki sembolü olan putlara tapıyorlardı. Bu toplumun gökyüzündeki en büyük tanrıları güneş, yeryüzündeki en büyük tanrıları ise onun temsilcisi olan Baal adındaki put idi. Onlara göre insanların hayatını putlar yönetiyordu, yaratma ve yok etme işini de zaman yapıyordu (İbn Âşûr, XIX, 141). İşte Hz. İbrâhim, kavminin Allah’ı bırakıp da tapmış oldukları bütün tanrıların uydurma, onlara tapanların da yanlış yolda olduklarına işaret etmiş, bundan sonra da gerçek ve tapılmaya lâyık olan tanrının yaratan, hidayete erdiren, yediren, içiren, şifa veren, öldüren, hayat veren ve kıyamet gününde günahları bağışlayan Allah Teâlâ olduğuna dikkat çekmiştir.

 


 

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا تَعْبُدُونَ

 

اِذْ  zaman zarfı olup  نَبَاَ ’den bedeldir.  قَالَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

إِذْ : Yalnız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.

a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.

b) (إِذْ)’den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.

c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا)’dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.

d) Sükûn üzere mebnidir. Burda mef’ûlun fih konumunda gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. 

لِاَب۪يهِ  car mecruru  قَالَ  fiiline müteallik olup harfle îrab olan beş isimden biri olarak cer alameti  ي ’dır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

قَوْمِه۪  kelimesi atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.

Mekulü’l-kavli  مَا تَعْبُدُونَ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur..

مَا  istifham ismi mukaddem  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.

تَعْبُدُونَ  fiili  ن ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا تَعْبُدُونَ

 

Fasılla gelen ayetin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Ayete dahil olan zaman zarfı  اِذْ, önceki ayetteki  نَبَاَ ’den bedeldir. Veya  نَبَاَ ’den bedeli iştimal olarak mahallen mansubdur.

إذْ قالَ (dediğinde) bir zarftır yani dediği zaman demektir. Cümle haberin açıklamasıdır. Kıssa geçmişte olmuştur. Zaman isminin kıssadan verilen habere muzâf olması münasiptir. (Âşûr)

Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan …قَالَ لِاَب۪يهِ  cümlesi  اِذْ ’in muzâfun ileyhi konumundadır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  مَا تَعْبُدُونَ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşaî isnaddır.

مَا  istifhâm ismi,  تَعْبُدُونَ  fiilinin mukaddem mef’ûlü konumundadır. 

ما  cinsi tayin için gelmiş istifham ismidir. (Âşûr)

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Cümle muzari sıygada gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Hz. İbrahim’in neye taptıklarını bildiği halde onlara bunu soru olarak yöneltmesi, tecâhül-i ârif sanatının güzel örneklerindendir. 

Allah Teâlâ, bu surenin başında kavminin kâfir olması sebebiyle Hz. Muhammed’in (s.a.) alabildiğine üzüldüğünü zikretmiş, daha sonra Hz. Muhammed’in (s.a.) böylesi sıkıntıların, Hz. Musa (a.s.) için de söz konusu olduğunu anlayabilmesi için Hz. Musa’nın (a.s.) kıssasından yine bu sebeple Hz. İbrahim’in (a.s.) üzüntüsünün de kendisinin üzüntüsünden daha şiddetli olduğunu anlayabilmesi için bunun peşinden Hz. İbrahim’in (a.s.) kıssasını getirmiştir. Çünkü onları hakka davet etmek ve dikkatlerini çekmek durumu hariç kendilerini düştükleri o halden kurtaramadığı halde Hz. İbrahim’in (a.s.) babasını ve kavmini cehennemde görmesi İbrahim (a.s.) için en büyük bir sıkıntıdır. İşte bu sebeple o onlara,  مَا تَعْبُدُونَ  demiştir. Hz. İbrahim (a.s.) onların putperest olduklarını biliyordu. Fakat bu soruyu onlara taptıkları şeylerin ibadete müstehak olmadıklarını göstermek için sormuştur. (Fahreddin er-Razi)