Şuarâ Sûresi 90. Ayet

وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَۙ  ...

Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأُزْلِفَتِ ve yaklaştırılır ز ل ف
2 الْجَنَّةُ cennet ج ن ن
3 لِلْمُتَّقِينَ muttakiler için و ق ي
 

وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَۙ

 

وَ  istînâfiyyedir.  اُزْلِفَتِ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.  الْجَنَّةُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur. 

لِلْمُتَّق۪ينَ  car mecruru  اُزْلِفَتِ  fiiline mütealliktir.  لِلْمُتَّق۪ينَ ‘nin cer alameti  ى’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

اُزْلِفَتِ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  زلف ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 

مُتَّق۪ينَ  sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَۙ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)

اُزْلِفَتِ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilide bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Zuhaylî bu ayet-i kerîmedeki  لِلْمُتَّق۪ينَ  ile sonraki ayetteki  لِلْغَاو۪ينَۙ  kelimeleri arasında,  ardından peş peşe gelen ayetlerin sonlarındaki,  تَعْبُدُونَۙ -  يَنْتَصِرُونَۜ  -  الْغَاوُ۫نَۙ  - اَجْمَعُونَۜ    يَخْتَصِمُونَۙ - مُجْرِمُونَ   ifadelerinde ve onları takip eden ayetlerdeki  مُب۪ينٍۙ - عَالَم۪ينَ  - شَافِع۪ينَۙ   مُؤْمِن۪ينَ  kelimeleri arasında seci ve ayet sonlarındaki fasılalara riayet bulunduğunu ifade etmektedir. (Sinan Yıldız, VehbeZuhaylî’nin Tefsiru’l Münir Adlı Tefsirinde Belâgat İlmi Uygulamaları)

Cenab-ı Hak cennetlikleri anlatırken, [Cennet, uzak olmaksızın müttakilere yaklaştırılır.] (Kaf/31) ve cehennemlikleri anlatırken de [Onlar onu yakın görünce, kâfirlerin yüzleri kötü bir hale gelir] (Mülk/27) buyurmuştur. Allah Teâlâ bunu, müminler için peşin bir sevinç, kâfirler için büyük bir gam olsun diye böyle yapmıştır. (Fahreddin er-Râzî)

لِلْمُتَّق۪ينَ  kelimesindeki lâm, tadiyet içindir. (Âşûr)