قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ
Âhiretin inkârı ve inkârcıların çeşitli oyunları son peygamberin muhataplarına özgü değildir; bütün peygamberler bu inkârla karşılaşmış, her şeye rağmen görevlerini yapmış, ilâhî adalet ve irade yerini bulmuştur. Şu halde son mesajın tebliğcisi de gördüğü tepkilere fazla üzülmemeli, canını sıkmamalıdır. Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in uyarılarına rağmen müşrikler âhiret hayatını inkâr etmekle yetinmeyip alaylı ifadelerle o hayatın ne zaman geleceğini sormaktadırlar. 72. âyette Hz. Peygamber’in bu soruya nasıl cevap vermesi gerektiği bildiriliyor. Genellikle müfessirler bu âyette müşriklerin tepesine inmek üzere olduğu bildirilen azabı Bedir Savaşı’nda başlarına gelen ölüm ve esaret olarak yorumlamışlardır (Râzî, XXIV, 214; Şevkânî, IV, 145).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 205
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
Mekulü’l-kavli س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ ‘dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. س۪يرُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. فِي الْاَرْضِ car mecruru س۪يرُوا fiiline mütealliktir.
فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
انْظُرُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ cümlesi mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
كَيْفَ istifhâm ismi, كَانَ ‘nin mukaddem haberi olarak mahallen mansubur. عَاقِبَةُ kelimesi كَانَ ‘nin muahhar ismi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْمُجْرِم۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
مُجْرِم۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
عَاقِبَةُ kelimesi sülâsî mücerredi عقب olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Allah Teâlâ’nın Peygamber Efendimize hitabıdır. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ cümlesi de emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen tehdit ve korkutma manası taşıdığı için mecâz-ı mürsel mürekkebdir.
Yine aynı üslupla gelen فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ , mekulü’l-kavl cümlesine فَ ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler inşâî olmak bakımından mutabıktır.
كَانَ ’nin dahil olduğu كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ isim cümlesi, انْظُرْ fiilinin mef’ûlü konumundadır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. كَيْفَ istifham ismi, كَانَ ’nin mukaddem haberidir. الْمُجْرِم۪ينَ ’ye muzâf olan عَاقِبَةُ , nakıs fiil كَانَ ’nin muahhar ismidir.
Sübut ifade eden isim cümlesi, istifham üslubunda geldiği halde soru kastı taşımayıp tehdit ve korkutma manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
كَانَ ’nin haberi soru isimleri veya haber ifade eden كَمْ gibi başta gelmesi zorunlu isimlerden olursa, bu durumda haber, كَانَ ’den ve isminden önce gelir. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 93)
Bu ayetin son cümlesi, 51. ayetin ilk cümlesiyle bir kelime hariç aynıdır. Bu ayette
عَاقِبَةُ مُكْرِهِمْ yerine عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ gelmiştir. Bu tekrar, konuyu hatırlatmak amacıyla yapılmış ıtnâb sanatıdır. Ayrıca iki ayet arasında tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
عَاقِبَةُ ‘i anlatan كَانَ fiiline müenneslik alametinin bitişmeme sebebi, bunun müennesliğinin gerçek olmaması ve anlamın كَيْفَ كَانَ آخِرُ أمرِهِمْ (işlerinin sonu nasıl oldu!) şeklinde müzekker olmasıdır. Allah Teâlâ الْمُجْرِم۪ينَ ifadesiyle inkârcı kesimi kastetmiştir. İnkârın cürümkârlık ile ifade edilmesinin yegâne sebebi, cerimelerin terki ve bu cerimelerin varacağı akıbetle korkutma hususunda Müslümanlar için bir lütuf olmasıdır. (Keşşâf)
Ayette tekzipçiler (yalanlayanlar) yerine mücrimler (günahkârlar) ifadesinin kullanılmış olması, müminlerin, günahların terkini Allah'ın lütfu keremiyle başardıklarını hatırlatmak içindir. (Ebüssuûd)