وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجاً مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ
Bu ve devamındaki âyetlerde kıyamet hallerinden bir kesit verilmektedir. Bu âyetlere getirilen yorumlara göre kıyamet gününde mahlûkatın diriltilip mahşer yerinde toplandığında her ümmetin içinden dünyada peygamberleri yalancılıkla itham edip Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş olanlar (veya bunların liderleri) çıkarılarak başka bir yerde toplanacak ve özel olarak hesaba çekileceklerdir. Dünyada Allah’ın kevnî ve vahyî âyetleri üzerinde düşünmeden O’na ortak koşmaları ve bunun sonucu olarak Allah’a ve kullarına karşı işlemiş oldukları haksızlıklar sebebiyle ağır bir şekilde cezaya çarptırılacaklardır (Râzî, XXIV, 218; Şevkânî, IV, 148; İbn Âşûr, XX, 42). Elmalılı Muhammed Hamdi ise bu âyetlerin dâbbetü’l-arz olayını anlatan âyetin hemen ardından geldiğini dikkate alarak bu olayın kıyâmet-i kübrâdan önce meydana gelecek küçük veya orta bir kıyamet olduğunu söylemektedir (V, 3705).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 209
وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجاً مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِاٰيَاتِنَا
وَ istînâfiyyedir. يَوْمَ zaman zarfı mahzuf fiilin mef’ûlün bihi olarak mansubdur. Takdiri; أذكر (Düşün, hatırla!) şeklindedir.
يَوْمَ hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda, muzâfun ileyh cümlesinin başında (اَنْ) bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَحْشُرُ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. نَحْشُرُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ‘dur. مِنْ كُلِّ car mecruru فَوْجاً ‘nin mahzuf haline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır.
كُلَّ kelimesi zaman veya mekân zarflarına muzâf olduğu zaman mef’ûlün fih manasında da değerlendirilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اُمَّةٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. فَوْجاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مَّنْ müşterek ism-i mevsûl مِنْ harf-i ceriyle فَوْجاً ‘nin mahzuf haline mütealliktir. Çünkü önceki car mecrurdan bedeldir. İsm-i mevsûlun sılası يُكَذِّبُ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
يُكَذِّبُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. بِاٰيَاتِنَا car mecruru يُكَذِّبُ fiiline müteallıktır. Mütekellim zamir نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُكَذِّبُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi كذب ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
فَهُمْ يُوزَعُونَ
İsim cümlesidir. فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. يُوزَعُونَ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يُوزَعُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla meçhul, merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجاً مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِاٰيَاتِنَا
وَ , istînâfiyyedir. Zaman zarfı يَوْمَ , takdiri اذكر (Düşün, hatırla!) olan mahzuf bir fiile mütealliktir. Bu takdire göre cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Muzâfun ileyh konumundaki نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجاً مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِاٰيَاتِنَا cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اُمَّةٍ ve فَوْجاً ’deki tenvin kesret ve nev ifade eder.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl başındaki harfi cerle birlikte, فَوْجاً ‘nin mahzuf haline müteallik olan مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ ‘den bedeldir. Sılası olan يُكَذِّبُ بِاٰيَاتِنَا , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Sılanın muzari fiil sıygasında gelmesi bu yalanlamanın bir defaya mahsus olmadığını ve zaman içerisinde tekrarlandığını göstermektedir. Ayrıca muzari fiilde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.
Muzari fiil, teceddüt ve hudûsa delalet eder. (Vakafat, s. 84)
اُمَّةٍ - فَوْجاً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Azamet zamirinin بِاٰيَاتِ ile izafeti, ayetlere tazim ve teşrif ifade eder.
Şayet مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجاً مِمَّنْ يُكَذِّبُ ifadesinde birinci مِنْ ile ikinci مِنْ arasında ne fark vardır? dersen şöyle derim: Birincisi kısmîlik ifade ederken, ikincisi مِنَ الاوثانِ (yani putlardan) [Hac 22/30]) ayetindeki gibi beyan etmek içindir. (Keşşâf)
الفَوْجُ: İnsanlardan oluşan bir topluluk demektir. كُلِّ أُمَّةٍ sözündeki مِنْ harfi teb’iz (bir kısım) manasındadır. مِمَّنْ يُكَذِّبُ sözündeki مِنْ harfine ise beyaniyye manası verilebilir ve o halde mana, her bir ümmetin topluluğu(fevci) olur. Bu fevc ise o ümmetin yalancılarının önderleri ve imamlarıdır. İşte bu sebeple onlar, azaba uğrayanların ilkleri, öncüleri olurlar. (Âşûr)
نَحْشُرُ haşirden murad, bütün mahlukları kapsayan genel haşirden sonra azap için olan haşirdir. (Ebüssuûd)
فَهُمْ يُوزَعُونَ
Cümle فَ ile …نَحْشُرُ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.
Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri, Meâni İlmi)
يُوزَعُونَ fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Kuran-ı Kerim’de tehdit, uyarı ve korkutma manası olan fiiller genellikle meçhul sıyga ile gelir.
Meçhul bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
يُوزَعُونَ - نَحْشُرُ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
يُوزَعُونَ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)