Neml Sûresi 87. Ayet

وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ  ...

Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَوْمَ ve gün ي و م
2 يُنْفَخُ üfleneceği ن ف خ
3 فِي
4 الصُّورِ Sur’a ص و ر
5 فَفَزِعَ korku içinde kalırlar (bayılır) ف ز ع
6 مَنْ kimseler
7 فِي
8 السَّمَاوَاتِ göklerde bulunan س م و
9 وَمَنْ ve kimseler
10 فِي
11 الْأَرْضِ ve yerde bulunan ا ر ض
12 إِلَّا dışındaki
13 مَنْ kimseler
14 شَاءَ diledikleri ش ي ا
15 اللَّهُ Allah’ın
16 وَكُلٌّ ve hepsi ك ل ل
17 أَتَوْهُ O’na gelirler ا ت ي
18 دَاخِرِينَ boyun bükerek د خ ر
 

Sözlüklerde “üflendiğinde ses çıkaran boynuz biçiminde bir boru” diye açıklanan sûr, geleneksel İslâmî inanca göre dört büyük melekten biri olan İsrâfil’in kıyamet gününde biri bütün canlıların ölmesi, diğeri ise tekrar dirilip kabirlerden kalkması için iki defa üfleyeceği çok güçlü ve alışılmadık bir ses çıkaran borudur. Sûrun iki defa üfleneceği kanaatinde olan müfessirlere göre bu âyette haber verilen üfleme birinci, yani bütün canlıların ölmesini sağlayacak olan üflemedir. Üç defa üfleneceği kanaatinde olanlara göre ise bu üfleme, korkutma üflemesidir; bundan sonra öldürme üflemesi, onun ardından da yeniden diriltme üflemesi gelecektir (krş. Zümer 39/68; Elmalılı, V, 3708; sûr ve kıyamet sahneleri hakkında bilgi için ayrıca bk. En‘âm 6/73).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 209-210
 

وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir.  يَوْمَ  zaman zarfı mahzuf fiilin mef’ûlün bihi olarak mansubdur. Takdiri,  أذكر  (zikret) şeklindedir.  يُنْفَخُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يُنْفَخُ  merfû meçhul muzari fiildir.  فِي الصُّورِ  car mecruru  يُنْفَخُ  fiilinin naib-i failidir. 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

فَزِعَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ  fail olarak mahallen merfûdur.  فِي السَّمٰوَاتِ  car mecruru mahzuf sılaya müteallıktır. 

مَنْ فِي الْاَرْضِ  atıf harfi  وَ ‘la makabline matufur. 

اِلَّا  istisnâ edatıdır. Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ , müstesna olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  شَٓاءَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. شَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  اللّٰهُۜ  lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur. 

وَ  haliyyedir.  كُلٌّ  mübteda olup lafzen merfûdur.  اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ  cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

اَتَوْ  fiili mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  دَاخِر۪ينَ  kelimesi  اَتَوْ ‘deki failin hali olup nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.  دَاخِر۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  دخر  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ 

 

وَ , istînâfiyyedir. Zaman zarfı  يَوْمَ , takdiri  اذكر (Düşün, hatırla!) olan mahzuf bir fiile mütealliktir. Bu takdire göre cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Muzâfun ileyh konumundaki  يُنْفَخُ فِي الصُّورِ  cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  يُنْفَخُ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

الصُّورِ ,suret” kelimesinin çoğuludur. Sûr’a üfleme, suretlere (bedenlere) ruh üflenmesi tarzında düşünülmüştür. (Fahreddin er-Râzî)


فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ

 

Ayetin atıfla gelen ikinci cümlesi, …  يُنْفَخُ  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.107) 

Henüz gerçekleşmemiş olduğu halde mazi sıyga ile ifade edilmesi, bu fiilin kesinlikle vuku bulacağına işaret etmek içindir. 

فَزِعَ : Korkunç bir şeyden insanda meydana gelen tutukluk ve ürkeklik yani şiddetli korku ile sarsılıp belinlemek demektir. Ancak Allah'ın dilediği kimseler müstesna olarak korkudan emindirler. (Elmalılı)

Fail konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ’in sılası mahzuftur.  فِي السَّمٰوَاتِ  car mecruru bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

وَالْاَرْضِ , tezat nedeniyle  السَّمٰوَاتِ ’ye atfedilmiştir. 

سَّمٰوَاتِ  لْاَرْضِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır.  السَّمٰوَاتِ ’tan sonra  الْاَرْضِۜ ’ın zikredilmesi, umumdan sonra hususun zikredilmesi babında ıtnâb sanatıdır. Çünkü semavat, arza şamildir.

Müstesna konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ’in sılası olan  شَٓاءَ اللّٰهُ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede bütün esma-i hüsnaya şamil lafza-i celâlin müsnedün ileyh olması, tazim ve teberrük ifade eder. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Genel olarak  شَٓاءُ  fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazf edilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garîb birşey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Bu ayette  اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۜ  [Allah'ın diledikleri bir yana] ifadesiyle istisna edilenler, kimisine göre Cebraîl, Mikâil, İsrafil ve Azrail'dir (as). Kimilerine göre ise huriler, cennet ile cehennemin görevli melekleri ve arşı taşıyan meleklerdir. (Ebüssuûd)

Gelecekte olacak olan bir konu hakkında “korku saracaktır” yerine [korku sarmıştır] ifadesinin yer alması bunun kesin bir gerçek olduğunu vurgulamak içindir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları, Fahreddin er-Râzî, Âşûr) 

Bu ayet-i kerimenin siyak ve sibakına göre burada murad olan üfürme, ikinci üfürmedir ve "Bütün göklerde olanlar ve yerde bulunanlar dehşet içindedir" cümlesindeki dehşetten de insanlar dirilip mahşer yerine gönderilecekleri zaman, görecekleri harikulade korkunç manzaralar karşısında hepsini kaplayacak olan korku ve dehşettir.  (Ebüssuûd)

Hal  وَ ’ıyla gelen  وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ  cümlesi, ilk iki mevsuftakilerin halidir. Hal cümleleri, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır.

Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyh umum ifadesi için nekre gelmiş ve takdim edilmiştir. Tenvin mahzuf muzâfun ileyhten ivazdır. 

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede müsned olan  اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ ‘nin mazi fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar anlamları katmıştır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107) 

دَاخِر۪ينَ  kelimesiاَتَوْهُ  fiilinin failinden haldir. Hal, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır. İsm-i fail vezninde gelerek devamlılık ifade etmiştir.

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lamı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa, bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagati Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fail’in İfade Göstergesi (Manaya Delâleti), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)

Ayet-i kerîme’de geçen  أتي  fiili ism-i fail sıygasıyla da okunmuştur. Bu işin meydana gelmesi kesin olmasına binaen mazi sıygasıyla ifade edilmiştir. (Celâleyn Tefsiri)