Kasas Sûresi 2. Ayet

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ  ...

Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 تِلْكَ şunlar
2 ايَاتُ ayetleridir ا ي ي
3 الْكِتَابِ Kitabın ك ت ب
4 الْمُبِينِ apaçık ب ي ن
 

Mûsâ dünyaya geldiği sırada Mısır’ın yönetimini elinde bulunduran Firavun, ülkesinin sınırlarını genişletmiş, bu durum onu şımartmıştı. O, Kur’an’da değişik yönlerden eleştirilmekle birlikte asıl eleştirilen yönü tanrılık taslaması, kendini herkesten üstün görmesidir. Firavun, halkını tabakalara bölmüş, 4. âyette de işaret buyurulduğu üzere özellikle İsrâil asıllı olanlara insanlık onuruna yakışmayacak şekilde muamele etmiştir. Bu sebeple aynı âyetin son cümlesinde onun fesad çıkaranlardan olduğu ve normal düzeni bozduğu ifade edilmektedir. Mısır’da çoğalıp kendisine isyan edeceklerinden kaygılandığı için İsrâil asıllı olanların erkek çocuklarına kıyım uyguladı. Ayrıca insanları ağır işlerde çalıştırıp özellikle yaşlıların ölümüne sebep oldu (bilgi için bk. Bakara 2/49; A‘râf 7/103).

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 215-216
 

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ

 

İsim cümlesidir. İşaret ismi  تِلْكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  muhatap zamiridir.

اٰيَاتُ  haber olup lafzen merfûdur.  الْـكِتَابِ  muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur. الْمُب۪ينِ  kelimesi  الْـكِتَابِ ’nin sıfatı olup lafzen mecrurdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ve mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat, 2. Sebebi sıfat

Hakiki Sıfat: 

1. Müfred olan sıfatla, 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred Olan Sıfatlar:

Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsufuna; cinsiyet, daet, marifelik-nekrelik ve îrab bakımından uyar:

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle Olan Sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar.

Burada  مُب۪ينٌ  kelimesi hakiki ve müfred sıfat olarak gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْمُب۪ينِ۠  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir. 

İsm-i fail, eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ

 

Surenin ilk ayeti ibtidaiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil ilk cümle sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsnedün ileyhin uzak için kullanılan işaret ismiyle marife oluşu, işaret edilenin yani ayetlerin mertebesinin yüceliğini göstermek, dikkatleri işaret edilen ayetlere yoğunlaştırmak ve onları tazim ve teşrif etmek içindir.

İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

ذَ ٰ⁠لِكَ  ve  تِلْكَ  ile muşârun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi bu işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamdan bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi 57, s. 190)

اٰيَاتُ الْـكِتَابِ  izafeti hem muzâf hem de muzâfun ileyhin şanı içindir.

اٰيَاتُ الْـكِتَابِ الْمُب۪ينِ  mübtedanın haberidir. Müsnedin izafetle marife olması az sözle çok anlam amacı taşımasının yanında tazim ifade eder. 

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

الْمُب۪ينِ۠  kelimesi,  الْـكِتَابِ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.  الْمُب۪ينِ۠, sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

تِلْكَ  surenin ayetlerine işarettir. Apaçık Kitap ya Levh-i Mahfûz’dur ve apaçık oluşu, olacak her şeyin onda yazılı bulunması ve onun bunları kendisine bakanlara açıklıyor olmasıdır. Ya bu suredir ya da Kur’an’dır. Bu ikisinin apaçık oluşu ise kendilerine tevdî edilen ilim, hikmet ve kanunlardır ve her ikisinin mucizeliği de belli ve aşikârdır. Ayetlerin Kur’an’a ve ‘apaçık kitab’a izafe edilmesi ayetlerin mehabet ve azametini göstermek bakımındandır; çünkü azametli olana izafe edilen ona bağlı olarak azamet kazanır. (Keşşâf)

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ  [Bunlar, o apaçık kitabın ayetleridir] cümlesin­de, kemâl derecesinin yüksekliğinden dolayı yakın olan ayetler, uzak için kullanılan işaret ismiyle gösterilmiştir. (Safvetü’t Tefasir)

الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ  sözüyle, ya Levh-i Mahfuz yahut da Allah Teâlâ’nın Hz. Muhammed’e (sav) indireceğini kastettiği kitap kastedilmiştir. Böylece Cenab-ı Hak, bu surenin ayetlerinin o kitabın ayetleri olduğunu beyan etmiş oldu. Allah (cc), bu kitabı ya kendisinde helal haram beyan edildiği için; ya fesahatiyle onun kulların kelamı değil Allah’ın kelamı olduğu yahut Hz. Muhammed'in (sav) nübüvvetinin doğruluğu yahut evvelkilerin ve sonrakilerin haberleri veyahut da sapıkların şüphelerinden nasıl kurtulunacağı beyan edildiği için  الْمُب۪ينِ  diye vasfetmiştir. (Fahreddin er-Râzî)