Kasas Sûresi 51. Ayet

وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۜ‌۟  ...

Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur’an âyetlerini) onlara peş peşe ulaştırdık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَقَدْ ve andolsun
2 وَصَّلْنَا biz birbirine bitiştirdik و ص ل
3 لَهُمُ onlar için
4 الْقَوْلَ sözü(müzü) ق و ل
5 لَعَلَّهُمْ belki
6 يَتَذَكَّرُونَ düşünüp öğüt alırlar ذ ك ر
 

Allah katından inmiş, muhtevalarında beşeriyetin ihtiyaçlarını karşılayacak din, ahlâk, hukuk ve diğer alanlarla ilgili kurallar taşıyan Tevrat’ı ve Kur’an’ı sihir sayan müşriklere meydan okunmakta, iddialarında doğru iseler insanlara hidayet yolunu bu iki kitaptan daha iyi gösteren, ilâhî kaynaklı başka bir kitap getirmeleri istenmektedir; hatta bunu yapabilirlerse Resûlullah’ın da o kitaba uymaya hazır olduğu ifade edilmektedir. Ardından da müşriklerin Kur’an’ın meydan okumalarına cevap veremeyeceği belirtilmekte, Allah’ın hidayeti olmadan kişilerin sırf kendi arzularına göre davranmaları, sapkınlığın en koyusu olarak gösterilmektedir. 

“Söz” (vahiy) diye çevirdiğimiz 51. âyetteki kavl kelimesi Kur’an’ı veya peygamberlerle ilgili haberleri ifade etmektedir. “Sözü birbiri ardınca ulaştırmak”tan maksat ya birbirini takip eden peygamberler ve onlarla ilgili haberlerin veya yirmi üç yılda gelen Kur’an âyetlerinin ulaştırılmasıdır (Râzî, XXIV, 262; ayrıca krş. Tekvîr 81/19; Târık 86/13). Âyet “Sözü birbiri ardınca açıkladık”, “Sözü tamamladık” şeklinde de yorumlanmıştır (bk. Şevkânî, IV, 172). Yüce Allah insanların çıkmaz yollardan kurtulup doğru yolu bulmaları ve onu ruhlarına sindirebilmeleri için Kur’an’ı peyderpey indirmiştir (krş. Furkan 25/32).

 

وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ 

 

وَ  atıf harfidir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

وَصَّلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.   لَهُمُ  car mecruru  وَصَّلْنَا  fiiline mütealliktir.  الْقَوْلَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

وَصَّلْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  وصل ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

 لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۜ‌۟

 

لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir.  إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder.  هُمْ  muttasıl zamir  لَعَلَّ ‘nin ismi olarak mahallen  mansubdur.  يَتَذَكَّرُونَ  fiili  لَعَلَّ ‘nin haberi olup mahallen merfûdur.

يَتَذَكَّرُون  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  يَتَذَكَّرُونَ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındandır. Sülâsîsi  ذكر ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَ  mahzuf kasemin cevabının başına gelen harftir.

Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Kasemin,  قَدْ  ile tekid edilmiş cevap cümlesi olan  وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

وَصَّلْنَا  fiili azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لَهُمُ  ihtimam için mef’ûl olan  الْقَوْلَ ’ye takdim edilmiştir.

توصيل القول  [Sözün birbirine eklenmesi] ifadesinde istiare vardır.  وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ  ile kastedilen -Allahu alem- sözün ardarda getirilmesi, peşpeşe tekrar edilmesidir. Bu da, dinleyicilerine karşı getirilen delile destek olması, gafletten sonra kendilerine gelip uykudan uyanmaları için, muhaliflerine karşı serdedilen hüccetlerde artırma ve derinleşme sağlamak için yapılır. Bu söylem, kovanın derin kuyuya salındığında suya erişip ulaşıncaya kadar iplerin birbirine eklenip ulanmasına benzetilmiştir. Bu ince manalardandır. (Kur’an Mecazları, Şerîf er-Radî)

Ayet-i kerîme Kur'an-ı Kerîm Muhammed (sav)'e bir defada verilmedi, diyenlerin bu itirazlarını reddetmektedir. (Kurtubî)

Sözün tavsîli, peşpeşe getirilmesidir. Bu peşpeşe getirmeden, "Biz Kur'an'ı, daha fazla va'z-u nasihat olsun ve hatırlatmaya vesile olsun diye, parça parça, peşpeşe indirdik" manasının kastedilmiş olması muhtemeldir. Çünkü böylece insanlar, her gün başka bir hikmete muttali oluyor, yeni bir fayda öğreniyorlardı. Böylece de, hatırlamaya, va'z-u nasihat almaya o nisbette yakın bulunuyorlardı. Mananın böyle olması halinde bu, onların, "Hz Musa'ya kitabın toptan verilmiş olması gibi, Muhammed (sav)'e de kitabı toptan verilmeli değil miydi?" şeklindeki sözlerine bir cevap olmuş olur. Ayrıca bununla, "Biz, va'z-u nasihat alma, böylece de küfürden iyice vazgeçmeleri için, peygamberlerin haberlerini ve peygamberleri inkâr eden kâfirlerin nasıl helak olduklarına dair kıssaları peşpeşe getirdik" manasının kastedilmiş olması da muhtemeldir. Yine mananın, "va'z-u nasihat almaları için, Kur'ân'ın mucize olduğuna dair delilleri tekrar tekrar ortaya koyduk" şeklinde olması da muhtemeldir. (Fahreddin er- Râzî)


 لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۜ‌۟

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Gayr-ı talebî inşâî isnaddır. 

لَعَلَّ , tereccî harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır.  لَعَلَّ ‘nin haberi olan  يَتَذَكَّرُونَ  muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir.

‘Umulur ki’ anlamında olan  لَعَلَّ , Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ‘...olsun diye, ...olması için’ şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

لَعَلَّ  edatı terecci içindir, yani ümitvar olma manasını ifade eder. Bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine bir ifadedir. İmam Sibeveyh’i de bu görüştedir. Ancak Kutrûb: ‘’ لَعَلَّ kelimesi ‘için’ manasındadır’’, demiştir. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl Ve Hakâîku’t Te’vîl)

Ayeti kerime ihtimal ilişkisi kurar.  َلَعَلَّ ’nin tevakku anlamı da vardır. Tevakku istenilen bir şeyin gerçekleşmesini ummak/beklemek, istenmeyen bir şeyden de endişe duymaktır.  لَعَلَّ  edatı gerçekleşmesi mümkün olan şeylere hastır.  (Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler (Doktora Tezi) Abdullah Hacıbekiroğlu)

Müsned olan  يَتَذَكَّرُونَ ‘nin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Kur’an’da, geçmişe yönelik düşünmeyi gerektiren ve hassaten önceki milletlerin tecrübeleriyle ilgili olaylar anlatımı bu ayette olduğu gibi  لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ  şeklinde tezekküre çağıran ifadelerle bitirilmiştir. 

"Belki öğüt alırlar diye," İbn Abbâs dedi ki: Muhammed'in tebliğinden öğüt alırlar da ona iman ederler.

Şöyle de açıklanmıştır: Öğüt alırlar da kendilerinden öncekilere inen azabın benzeri bir azap üzerlerine iner diye korkarlar. Bu açıklamayı da Ali b. İsa yapmıştır. Bir diğer açıklama da şöyledir: Belki Kur'an ile öğüt alıp putlara ibadetten vazgeçerler. Bu açıklamayı da en-Nakkaş nakletmiştir. (Kurtubî)

يَتَذَكَّرُونَ  fiili  تفعّل  babındadır. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf (çaba), ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar. Bu babta en çok kullanılan anlam tekellüftür .

Bu cümle Kur’an’da aynen veya ufak değişikliklerle birçok kez tekrarlanmıştır. Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkâf Sûresi, C. 7, S. 314)