وَق۪يلَ ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُمْ وَرَاَوُا الْعَذَابَۚ لَوْ اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَقِيلَ | ve denir ki |
|
2 | ادْعُوا | çağırın |
|
3 | شُرَكَاءَكُمْ | koştuğunuz ortakları |
|
4 | فَدَعَوْهُمْ | onları çağırırlar |
|
5 | فَلَمْ | fakat |
|
6 | يَسْتَجِيبُوا | çağrısına cevap vermezler |
|
7 | لَهُمْ | bunların |
|
8 | وَرَأَوُا | ve karşılarında görürler |
|
9 | الْعَذَابَ | azabı |
|
10 | لَوْ | ne olurdu |
|
11 | أَنَّهُمْ | onlar |
|
12 | كَانُوا | idi |
|
13 | يَهْتَدُونَ | yola gelseler |
|
وَق۪يلَ ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُمْ وَرَاَوُا الْعَذَابَۚ
وَ atıf harfidir. ق۪يلَ fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ naib-i fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli’dir.
ادْعُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. شُرَكَٓاءَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
دَعَوْ mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فَ atıf harfidir. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
يَسْتَج۪يبُوا fiili نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. لَهُمْ car mecruru يَسْتَج۪يبُوا fiiline mütealliktir.
رَاَوُا atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. رَاَوُا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. الْعَذَابَۚ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَسْتَج۪يبُوا fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi جوب ‘dir.
Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
لَوْ اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ
لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir. اَنَّ ve masdar-ı müevvel mahzuf fiilin faili olup mahallen merfûdur.Takdiri; ثبت (Sabit oldu) şeklindedir.
Şartın cevabı mahzuftur. Takdiri; ما رأوا العذاب في الآخرة. (Ahiretteki azabı görselerdi) şeklindedir.
اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُمْ muttasıl zamir اَنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. كَانُوا ‘nun dahil olduğu isim cümlesi اَنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
كَانُوا nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.
يَهْتَدُونَ cümlesi كَانُوا ’nun haber olarak mahallen mansubdur. يَهْتَدُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir.Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
يَهْتَدُونَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi هدي ’dır.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَق۪يلَ ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُمْ وَرَاَوُا الْعَذَابَۚ
Ayet وَ atıf harfiyle önceki ayeteki …قال الذين cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Meçhul bina edilen ق۪يلَ fiilinin naib-i faili ve mekulü’l-kavli olan ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
فَدَعَوْهُمْ cümlesi atıf harfi فَ ile وَق۪يلَ cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
فَلَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُمْ cümlesi فَ ile دَعَوْهُمْ cümlesine atfedilmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Birbirine atfedilen cümlelerin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Muzari fiil teceddüt ve istimrar ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
وَرَاَوُا الْعَذَابَ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَرَاَوُا الْعَذَابَۚ [Azabı gördüler] ifadesinde istiare vardır. Azap görülecek bir şeye benzetilerek durumun korkunçluğu ifade edilmiştir. Ya da görmek fiili maruz kaldılar anlamında istiare edilmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Müstakbel, vukuunun kesinliğini ifade için maziyle ifade edilebilir. Böylece gelecekte vukû bulacak olan şey, sanki vuku bulmuş gibidir. Ahirette olacak haller bu işin kesinlikle vuku bulacağına delalet etmek üzere mazi fiille anlatılmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
ادْعُوا - دَعَوْهُمْ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
لَوْ اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen şart cümlesidir. Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ cümlesi şarttır. Masdar tevili ile takdiri ثبت (Sabit oldu) olan mahzuf şart fiilinin failidir. Bu takdire göre şart cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Bazılarına göre ayetteki لَوْ temenni içindir. Buna göre ayetin manası: ”Onlar temenni ederler ki sapıklar değil, hidayete erenlerden olsalardı."(Rûhu-l Beyan)
Masdar-ı müevvel cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede اَنَّ ’nin haberi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nakıs fiil كَانَ ’nin haberi olan يَهْتَدُونَ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Takdiri ما رأوا العذاب في الآخرة (Ahirette azap görmezlerdi.) olan cevap cümlesi mahzuftur.
Bu takdire göre mezkûr şart ve mukadder cevap cümlesinden meydana gelen terkip, şart üslubunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اَنَّ ’nin haberinin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafât, s. 103)
كَان ’in haberi muzari fiil olduğunda genellikle devam edegelen maziye, âdet haline gelmiş davranışlara delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde كَانَ ’nin Fiili ve Kur’an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)
Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)