Ankebût Sûresi 54. Ayet

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَۙ  ...

Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir.  (54 - 55. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَسْتَعْجِلُونَكَ senden çabucak istiyorlar ع ج ل
2 بِالْعَذَابِ azabı ع ذ ب
3 وَإِنَّ ve şüphesiz
4 جَهَنَّمَ cehennem
5 لَمُحِيطَةٌ kuşatmış iken ح و ط
6 بِالْكَافِرِينَ inkarcıları ك ف ر
 

İnkârcıların Hz. Peygamber’den, tehdit edilip uyarıldıkları azabı çabuklaştırmasını istemeleri, gerçekten böyle bir azaba inandıkları ve ona razı oldukları anlamına gelmez; onlar, bu ifadeleriyle aksine azaba inanmadıklarını açıkça ortaya koyarak alaylı bir üslûpla Peygamber’e karşı meydan okuyorlardı. 53. âyete göre söz konusu azabın gerçekleşme zamanı ilâhî hikmet tarafından tayin edilmiş olup o zaman gelince, onlar farkında bile olmadan azap ansızın başlarına gelecektir. İnkârcıların cezasının hemen verilmeyip belli bir zamana ertelenmesinin, tuttukları yanlış yoldan dönmelerine fırsat vermek, Allah’ın ne kadar sabırlı ve merhametli olduğunu göstermek gibi hikmetleri vardır (İbn Âşûr, XXI, 19).

Tefsirlerde 53. âyetteki azapla putperestlerin, Bedir Savaşı’nda yaşadıkları büyük yenilgi ve kayıplarının kastedildiği yorumu da yapılmıştır. Nitekim müslümanlar karşısındaki ilk mağlûbiyetleri olan bu savaş onlar için sonun başlangıcı olmuştur. Böylece “Hadi bizi tehdit ettiğin azabı hemen şimdi getir!” diyerek meydan okuyanlar, daha dünyada iken cezalandırılmışlardır. 54-55. âyetler ise inkârcıların kendi yapıp ettikleri yüzünden âhirette uğrayacakları cezanın dehşetini, kaçınılmazlığını ve kuşatıcılığını özetlemektedir. Tarihsel bağlamda Kur’an’ın ilk muhatapları konumundaki putperest Araplar’ı uyaran bu âyetler, evrensel planda her devirde İslâmî inanç ve değerler karşısında benzer düşmanlıkları sergileyenleri ilgilendiren umumi bir ikaz anlamı da taşımaktadır.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 280-281
 

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ 

 

Ayet önceki ayeti tekid eder. 

يَسْتَعْجِلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  بِالْعَذَابِ  car mecruru  يَسْتَعْجِلُونَ  fiiline mütealliktir.

يَسْتَعْجِلُونَ  fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi  عجل ‘dir. 

Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.  

 

 وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَۙ

 

 

وَ  istînâfiyyedir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  جَهَنَّمَ  kelimesi  اِنَّ ‘nin ismi olup fetha ile mansubdur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. 

مُح۪يطَةٌ  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup lafzen merfûdur. بِالْكَافِر۪ينَ  car mecruru  مُح۪يطَةٌ ‘a mütealliktir.

مُح۪يطَةٌ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

كَافِر۪ينَ  kelimesi, sülasi mücerredi كفر  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi müspet muzari fiil sıygasında, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Önceki ayetteki ilk cümleyle aynı olan bu cümle arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. Bu tekrar konunun önemini vurgulamak için yapılan ıtnâb sanatıdır.

يَسْتَعْجِلُونَكَ  fiili,  استفعال  babında gelmiştir. Babın fiile kattığı anlamlardan olan ‘istemek’, bu cümlede öne çıkmıştır.

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ  ifadesinin tekrar edilmesi azaba düçar olacaklarına dair tehdit ve uyarıdır. (Âşûr)

يَسْتَعْجِلُونَكَ  fiilinde bulunan cemaat  و ‘ı ,ayetin sonunda zahir isim olarak gelen  بِالْكَافِر۪ينَۙ ’e işaret etmektedir. Bu, izmardan izhara iltifattır.

Makablinden bağımsız olan bu kelam, onların son derece cahil ve zayıf görüşlü olduklarını ortaya koymaktadır. Bu kelam delalet ediyor ki, onların acele gelmesini istedikleri azap, ahiret azabıdır. Yani o azabın çabuk gelmesini senden istiyorlar; Halbuki bütün azapların fevkinde olan o dehşetli azap, kendilerini mutlaka kuşatacaktır.

(Ebüssuûd)


وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَۙ

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümle ta’liliyye hükmündedir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. Acemî alem cehennem müsnedün ileyh, لَمُح۪يطَةٌ  müsneddir. 

بِالْكَافِر۪ينَۙ  ve müteallakı olan  لَمُح۪يطَةٌ , ism-i fail vezninde gelerek devamlılık ifade etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

لْعَذَابِۜ - جَهَنَّمَ - كَافِر۪ينَۙ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.