Ankebût Sûresi 65. Ayet

فَاِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ اِذَا هُمْ يُشْرِكُونَۙ  ...

Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِذَا zaman
2 رَكِبُوا bindikleri ر ك ب
3 فِي
4 الْفُلْكِ gemiye ف ل ك
5 دَعَوُا yalvarırlar د ع و
6 اللَّهَ Allah’a
7 مُخْلِصِينَ halis kılarak خ ل ص
8 لَهُ yalnız O’na
9 الدِّينَ dini د ي ن
10 فَلَمَّا fakat
11 نَجَّاهُمْ onları salimen çıkarınca ن ج و
12 إِلَى
13 الْبَرِّ karaya ب ر ر
14 إِذَا hemen
15 هُمْ onlar
16 يُشْرِكُونَ ortak koşarlar ش ر ك
 

Bir felâketle karşı karşıya kaldıklarında içten bir inanç ve bağlılıkla Allah’a yakaran, normal hayata döndüklerinde ise her zaman olduğu gibi alelâde şeyleri Allah’a tercih ederek Allah’ı bırakıp onlara kul olan müşriklerin inançlarındaki samimiyetsizliğe ve tutarsızlığa yeni bir örnek verilmekte; ardından da bunun bir nankörlük olduğu belirtilerek yakında gerçeği anlayacakları, dolayısıyla bu tutumlarının cezasını görecekleri uyarısında bulunulmaktadır.

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 286
 

فَاِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ

 

فَ  istînâfiyyedir.  اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

(إِذَا) dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  (إِذَا)  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  (إِذَا) ‘ın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف) ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükûn üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

رَكِبُوا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

رَكِبُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و  ’ı fail olup mahallen merfûdur.  فِي الْفُلْكِ  car mecruru  رَكِبُوا  fiiline müteallıktır.

دَعَوُا  mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و  ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

مُخْلِص۪ينَ  kelimesi  دَعَوُا  ‘daki failin hali olup nasb alameti  ي  ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و  (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَهُ  car mecruru  مُخْلِص۪ينَ  ‘ye müteallıktır.  الدّ۪ينَ , ism-i failin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. 

İsm-i failin fiil gibi amel şartları şunlardır: 

1. Harf-i tarifli (ال) olmalıdır.  2. Haber olmalıdır. 

3. Sıfat olmalıdır.  4. Hal olmalıdır. 

5. Kendisinden önce nefy (olumsuzluk) edatı bulunmalıdır. 

6. Kendisinden önce istifham (soru) edatı bulunmalıdır.

Şartlardan birinin bulunması amel etmesi için yeterlidir. Bu amel şartlarından birini taşıyan ism-i fail kendisinden sonra fail ve mef’ûl alabilir. Bu fail veya mef’ûl bazen ismi failin muzâfun ileyhi konumunda da gelebilir. İsm-i fail tercüme edilirken umumiyetle muzari manası verir. Nadiren mazi manası da olabilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

مُخْلِص۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ اِذَا هُمْ يُشْرِكُونَۙ

 

 

 فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَمَّٓا  kelimesi  حين  (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. 

لَمَّا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.

a) (لَمَّا) muzari fiilden önce gelirse, muzari fiili cezm eden harf olur. 

b) (لَمَّا) ‘ya aynı zamanda cezm etmeyen şart edatı da denir.

c) Bazen mana bakımından cevap olan cümleden sonra da gelebilir. 

d) Sükûn üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

نَجّٰيهُمْ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

نَجّٰيهُمْ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri, هو  ‘dir. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  اِلَى الْبَرِّ  car mecruru  نَجّٰيهُمْ  fiiline mütealliktir. 

اِذَا  müfacee harfidir.  اِذَا  isim cümlesinin önüne geldiğinde “birdenbire, ansızın” manasında müfacee harfi olur. Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

يُشْرِكُونَ  fiili  نَ  ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و  ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

يُشْرِكُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  شرك  ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

فَاِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ 

 

فَ  istînâfiyyedir. Şart cümlesi olan  رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ , müstakbel şart manalı zaman zarfı  إِذَا  ’nın muzâfun ileyhi konumundadır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَ  karinesi olmaksızın gelen  دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ  şeklindeki cevap cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart ve cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.   

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

مُخْلِص۪ينَ , fiilin failinden haldir. İsm-i fail kalıbındadır.  الدّ۪ينَۚ  ’yi mef’ûl,  لَهُ  ’yu harf-i cer olarak alabilmesi bu sayededir.

İsm-i fail, mef’ûlünü lâm harf-i ceri ile alırsa gelecek zaman ifade eder. İsm-i fail kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiillerin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir. (Yrd. Doç. Dr. M. Akif Özdoğan KSÜ, İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2007), s. 55 - 90 Arapçada İsm-i Fail ve İşlevleri)

Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail, hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fail’in İfade Göstergesi (Manaya Delaleti), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)


فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ اِذَا هُمْ يُشْرِكُونَۙ

 

Cümle  فَ  ile öncesine atfedilmiştir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan  نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ  cümlesidir ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَنْجَيْنَاكُمْ  fiili  اِفعال  babından olup zorluktan ve sıkıntıdan kurtarma konusunda hızlı olunması gereken durumlarda kullanılır. Aynı kökten türeyen  نَجَّي  fiili ise  تفعيل  babındandır ve çoğunlukla kurtarma fiilinde bir müddet bekleme ve ona zaman tanımanın sözkonusu olduğu yerlerde kullanılır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Kur’an Kelimelerinin Sırlı Dünyası, S. 113)

Müfacee harfinin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi  اِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ , cevaptır.

Burada müfacee harfinin gelmesi, o kimselerin karaya çıktıkları an, neredeyse hiç vakit geçmeden tekrardan Allah’a şirk koşmaya yöneldiklerine işaret içindir.

Yani daha evvelden itiyad kesbetmiş oldukları putlarını ziyaret etmek ve onlar için kurban kesmek gibi eylemlerine gerisin geriye döndüler. (Âşûr)

Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْبَرِّ  الْفُلْكِ  kelimeleri arasında tıbak-ı hafî vardır. 

Tıbâk-ı hafî; bir kelime ve bu kelimenin mukabili ile alakalı bir kelimenin bir arada zikredilmesidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî İlmi)

Ayette farklı manalardaki iki  اِذَا  edatları arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ  cümlesi ile  هُمْ يُشْرِكُونَۙ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.