Ankebût Sûresi 66. Ayet

لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۙ وَلِيَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ  ...

Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لِيَكْفُرُوا nankörlük etmek için ك ف ر
2 بِمَا şeye
3 اتَيْنَاهُمْ kendilerine verdiğimiz ا ت ي
4 وَلِيَتَمَتَّعُوا ve zevk içinde yaşasınlar diye م ت ع
5 فَسَوْفَ ama yakında
6 يَعْلَمُونَ bileceklerdir ع ل م
 

Bir felâketle karşı karşıya kaldıklarında içten bir inanç ve bağlılıkla Allah’a yakaran, normal hayata döndüklerinde ise her zaman olduğu gibi alelâde şeyleri Allah’a tercih ederek Allah’ı bırakıp onlara kul olan müşriklerin inançlarındaki samimiyetsizliğe ve tutarsızlığa yeni bir örnek verilmekte; ardından da bunun bir nankörlük olduğu belirtilerek yakında gerçeği anlayacakları, dolayısıyla bu tutumlarının cezasını görecekleri uyarısında bulunulmaktadır.

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 286
 

لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۙ 

 

لِ  harfi,  يَكْفُرُوا  fiilini gizli  اَنْ  ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  يُشْرِكُونَ  fiiline müteallıktır.

يَكْفُرُوا  fiili  نَ  ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و  ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  مَٓا  müşterek ism-i mevsûl,  بِ  harf-i ceriyle  لِيَكْفُرُوا  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  اٰتَيْنَاهُمْۙ  ‘dür. Îrabtan mahalli yoktur.  

اٰتَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اٰتَيْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أتي  ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.  


وَلِيَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

 

Cümle atıf harfi  وَ  ‘la makabline matuftur.

لِ  harfi,  يَتَمَتَّعُوا  fiilini gizli  اَنْ  ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  يُشْرِكُونَ  fiiline müteallıktır. 

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَتَمَتَّعُوا  fiili  نَ  ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و  ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  

فَ  istînâfiyyedir.  سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin  başına geldiklerinde tekid/vurgu olurlar. 

يَعْلَمُونَ  fiili  نَ  ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و  ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

يَتَمَتَّعُوا  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir  تَفَعَّلَ  babındadır. Sülâsîsi  متع  ’dır. 

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۙ وَلِيَتَمَتَّعُوا۠ 

 

Fasılla gelen ayetteki sebep bildiren lam-ı ta’lilin gizli  أنْ ‘le masdar yaptığı  لِيَكْفُرُوا  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup başındaki harf-i cerle birlikte önceki ayetteki  يُشْرِكُونَ  fiiline mütealliktir.

Emirler gazabın ifadesi olabilirler. Bu ayette emir sıygası, Allah’ın kızgınlığının ne denli fazla olduğunu göstermektedir. Aksi takdirde Allah’ın kötülüğü emretmesi düşünülemez. (İsmail Bayer, Keşşâf Tefsirinde Belâgat Uygulamaları)

Cümledeki müşterek ism-i mevsûl mecrur mahalde olup başındaki harf-i cerle birlikte  يَكْفُرُوا  fiiline mütealliktir. Sılası olan  اٰتَيْنَاهُمْ , müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107) 

Ayetteki ikinci masdar-ı müevvel cümlesi  وَلِيَتَمَتَّعُوا۠ , hükümde ortaklık nedeniyle birinci masdar-ı müevvel cümlesine, atfedilmiştir.

لِيَكْفُرُوا  ifadesindeki lâm da,  وَلِيَتَمَتَّعُوا۠  ifadesindeki -lam’ı kesre okuyana göre- lam da lam-ı key olabilir. Mana şöyledir: Müşrikler sağ salim karaya çıktıklarında yine şirklerine dönerler ki bu dönüşleriyle, konfor içinde yaşayıp zevk u safa sürmekten başka amaçları olmasın ve kurtuluş nimetine nankörlük etsinler! Gerçekten ihlaslı olan müminlerin hali ise böyle değildir; çünkü onların adeti Allah’ın kendilerini kurtarma nimetine karşılık şükretmektir; onlar kurtarılma nimetini zevku safayı artırmaya değil ibadet ve taatleri artırmaya vesile kılarlar.  لِيَتَمَتَّعُوا۠  ifadesindeki lam, emir lam’ı da olabilir ki, ifadeyi lam’ın sükunuyla okuyanın okuyuşu buna şahitlik etmektedir. (Keşşâf) 


 فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

 

فَ  istînâfiyyedir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Fiil muzari sıygada gelerek hudûs, teceddüt, ve tecessüm ifade etmiştir.  سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif - erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid/vurgu olurlar.

Bu ayetteki  يَعْلَمُونَ  (bileceksiniz) ifadesinin benzerleri çeşitli ayetlerde geçmektedir. (Nahl, Suresi, 55; Hicr Suresi, 3; Furkan Suresi, 12; Saffat Suresi, 170; Zuhruf Suresi, 89; Tekâsür Suresi, 3-4) Bunların çoğunda tertip, kendilerine gizli olan, inkâr ettikleri veya şüpheye düştükleri gelecek olan o günün hakikatinin kendilerine beyanı şeklindedir. 

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Ahkaf Suresi 28, c. 7, S. 314)

Böyle tekrarlanan kelimeler, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Fussilet Suresi 44, c. 2, s. 189) Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu. 

Cümle “İleride bilecekler.” anlamının yanında “bilmekle kalmaz, gereken karşılığı görürler” manası da taşımaktadır. Lâzım zikredilmiş, melzûm kastedilmiştir. Mecaz-ı mürsel mürekkebdir.