وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ
Kur’ân’da peygambere itaat genellikle Allah’a itaat emrinin hemen arkasından gelmektedir. Bir yerde Allah’a ve rasûlüne itaat emrinin ardından peygambere itaatin zorunluluğu ayrıca belirtilmiştir (en-Nûr 24/54). Allah’a itaatin gerçeklik kazanması, O’nun buyruklarını insanlara açıklayan ve bunlara uymanın örneklerini kendi yaşantılarıyla gösteren peygamberler vasıtasıyla mümkün olacağından bazı âyetlerde peygambere itaatle Allah’a itaat özdeş kılınmıştır. (Âl-i İmrân 3/31; en-Nisâ 4/80)
Kur’ân-ı Kerîm, peygamberlerin kendilerine itaat edilmesi için gönderildiğini ifade eder ve hidayetin ancak onlara uymakla gerçekleşeceğini haber verir. Peygamberlere itaatin meşruiyeti onların ilâhî vahye mazhar oluşundan kaynaklanır, zira onlar da diğer insanlar gibi beşerî özellikler taşır. Peygamberler de Allah’a itaatle emrolunmuş (el-En‘âm 6/14), onların da kâfir ve münâfıklara uymamaları istenmiştir (el-Ahzâb 33/1).
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. اَط۪يعُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı faildir. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
الرَّسُولَ atıf harfi وَ ’la اللّٰهَ lafza-i celâline matuftur.
لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ gibi ismini nasb haberini ref eder. كُمْ muttasıl zamiri, لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
تُرْحَمُونَ fiili لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. Meçhul mebni muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.
اَط۪يعُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi طوع ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
اَط۪يعُوا fiili if’al babından olduğu için tadiye manası da taşır. Dal bil işaresiyle hem itaat edin, hem de ettirin, gayret ve mübalağa gösterin, sizinle birlikte aileniz, çevreniz de bu itaate katılsın, demektir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
‘Umulur ki’ manasına gelen لَعَلَّ edatı, Allah tarafından zikredilirse kesinlik anlamı içerir. Ancak yine de işârî olarak, Allah rızasının öyle kolay kolay kazanılamayacağına işaret eder. Müminlerin Allah'ın rahmet ve sevabının güç kazanılacağını bilmeleri gerekir.وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ
وَ atıftır. Ayet لا تأكلوا cümlesine tezatüf sebebiyle matuftur. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celâlin zikrinde tecrîd sanatı vardır.
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ [Allaha itaat edin] ifadesinden sonra وَالرَّسُولَ ibaresinin zikri hususun umuma zikri babında ıtnâb sanatıdır.
Ayetin son cümlesi ta’lîliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittsâldir.
الرَّسُولَ kelimesinin başındaki elif lam, muzâfun ileyhin hazfından bedel olarak gelmiştir. ُرسوله َ”O'nun Resulüne” anlamındadır.
لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. ‘Umulur ki’ anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ‘’...olsun diye, ...olması için’’ şeklinde tercüme edilir.
Vaidin akabinde vaad gelmesi muhalefetten korkutmak ve itaate teşvik içindir.
Hem 130. ayetin sonunda hem de burada cümlenin لَعَلَّ ile gelmesi felaha ve rahmete ermenin zor olduğunu bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
[Allah'a ve Peygambere itaat edin ki merhamet olunasınız.] Tehdidin arkasından vaadi getirmesi, emre muhalefetten sakındırmak ve itaate teşvik etmek içindir. Bu gibi yerlerde لَعَلَّ ve عسى gibi fiiller, söylenen şeye ulaşmanın nadir olduğunu göstermektedir. (Beyzâvî)