هٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ
Bu, bütün insanlar için bir açıklamadır. Ve şayet şu yol gösterici açıklama olmasaydı insanlar hiçbir zaman hidayete ulaşamazlardı. Çünkü hidayet; uzun ve zor bir beşerî değişimdir. Ancak özel bir grup buradaki hidayeti algılayabilir, öğütten nasibini alabilir. Ondan yararlanıp hidayete ulaşabilir. Bunlar “Müttakîler” grubudur…
Hidayete açık olan bir mümin kalpten başkası, yol gösterici söze gereken dikkati göstermez. Bu üstün öğütten, hidayet için çarpan ve onunla hareket eden takva sahibi kalpler yararlanabilir ancak… İnsanların, bilgi aracılığıyla Hakk ile batılı, hidayet ile sapıklığı ayırd ettikleri çok az vaki olmuştur. Çünkü hakk, tabiatındaki açık ve belirginlik nedeniyle uzun açıklamalara ihtiyaç duymaz. Ancak insanların hakka karşı eğilimleri ve hakk yolu seçme istekleri hep eksik olmuştur.
Hakkı isteme ve onun yolunu seçme gücü imandan başka hiçbir duygudan kaynaklanmadığı gibi onu takvadan başkası da koruyamaz. Buna benzer direktiflerin sık sık Kur’ân’da tekrarlanması bu yüzdendir. Bu Kitap’ta yer alan hakk, hidayet, nur, öğüt ve ibret… Evet bunların tümünün müminler ve müttakiler için olduğu gerçeği yerleştiriliyor. Çünkü kalbi; nur, hidayet, öğüt ve ibret için açan iman ve takvadır. Hidayeti ve nuru seçmeyi öğüt ve ibretten yararlanmayı, yoldaki acılara dayanmayı kalbe süslü gösteren bunlardır. (Fizilal’il Kur’ân)
هٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ
İsim cümlesidir. İşaret ismi هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur. بَيَانٌ haber olup lafzen merfûdur.
لِلنَّاسِ car mecruru بَيَانٌ kelimesinin mahzuf sıfatına müteallıktır.
هُدًى وَمَوْعِظَةٌ kelimeleri atıf harfi وَ ’la بَيَانٌ ’e atfedilmiştir.
لِلْمُتَّقِينَ car mecruru هُدًى veya مَوْعِظَةٌ kelimesine müteallıktır.
اَلْمُتَّق۪ينَ kelimesi sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftial babının ism-i failidir. İftial babının fael fiili و ,ي ,ث harflerinden biri olursa fael fiili ت harfine çevrilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Yüce Allah olan olayları, anlatılan kıssaları açıklanan hakikatleri yakınlık ifade eden هٰذَا َism-i işaretiyle gösteriyor ve ها َ tenbih harfiyle uyarıyor, ikaz ediyor: Ha; dikkat edin, uyanık olun, aklınızı başınıza alın, gafletten uyanın diyor. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)هٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ
Fasılla gelen ayet isim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu ayette هٰذَا ile açıklamalara işaret edilmiştir. Müsnedün ileyhin ism-i işaret olarak gelmesi, işaret edilene tazim ifade etmek içindir. Böylece açıklamanın önemine dikkat çekilmiştir.
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
Ayette, önceki ayetteki muhatap zamirden gaib zamire iltifat vardır.
هُدًى ve مَوْعِظَةٌ, habere tezayüf sebebiyle atfedilmiştir. Bu kelimelerdeki tenvin tazim ve kesret içindir.
لِلنَّاسِ ‘deki tarif, örfî istiğraktır. Mükellef olan insanlar kastedilmiştir.
Ayette cem’ ma’at-tefrik sanatı vardır. Bu ihtar, umum insanlara bir nevi beyan, yalnız muttakilere bir hidayet ve mevizedir. Muttaki olmayanlar mütenebbih olamazlar.
لِلنَّاسِ [İnsanlar için] ifadesinden sonra مَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ [Muttakilere mevizedir.] ifadesi tecrîddir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
هٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ [Bu, insanlar için bir açıklama] yani onların yalanlamalarının kötü sonunu beyandır. Allah bu beyanıyla Mekkelileri, kendilerinden önce yaşamış olan yalanlayıcıların kötü sonları üzerinde düşünmeye ve onların helakını anlatan, görüp inceledikleri kalıntılardan ibret almaya teşvik etmektedir.
هُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ [Muttakiler için de bir hidayet ve nasihattir.] yani bu anlatılanlar yalanlayanlar için bir beyan ve uyarı olduğu gibi muttaki müminler için de ilave bir nasihat ve pekiştirmedir. قَدْ خَلَتْ ifadesi, imana ve güzel amel sahiplerini zikredilen mükâfatların hak edileceği şeyleri yapmaya yönlendirmek için bir ara cümle de olabilir. Bu durumda [bu bir açıklamadır] ifadesi de muttaki, tövbekâr ve ısrarcıların durumuna dair yapılan özet ve açıklamaya işaret olur. (Keşşâf)
Kelamın, tekzib ehli için beyan olması, takva ehline hidayet ve öğüt olmasına takdim edilmiştir. Amaç, tekzib ehline beyan olmak değil, fakat takva ehline hidayet ve öğüt olmaktır. Çünkü seleflerinin helak kalıntılarını görmeyi mümkün kılan haleflerin görünen halleridir. Hidayetin ziyadesi veya hidayetin aslı da bundan sonra gelir.
Hidayet ve nasihat, söz konusu beyana terettüb ettiği halde onların takva sahiplerine hasredilmesi, burada asıl maksadın hidayet ve öğüt olmasındandır. (Ebüssuûd)
Ayette, beyan, hidayet ve mevizenin muttakilere tahsis edilmesi, “Bunlardan istifade edenler, ancak muttakilerdir. Binaenaleyh bu hususlar, muttaki olmayanlar için yok gibidir.” anlamındadır. (Fahreddin er-Râzî)
“Beyan”, şüphe mevcut iken onu izale etmeyi ifade eden bir delalettir. Binaenaleyh fark, “beyan”ın, hangi manada olursa olsun, o manalar hakkında umum ifade etmesidir. “Hidayet”, bir kimseye, sapkınlık ve azgınlık yoluna uymasın diye, doğruluk yolunu izah etmek demektir. “Öğüt” ise din hakkında uygun olmayan şeylerden men etmeyi ifade eden bir kelamdır. Binaenaleyh netice olarak diyebiliriz ki beyan, altında iki nev’i bulunan bir cinstir: Birincisi, dini hususlarda uygun olan şeyleri yapmaya teşvik eden bir kelamdır. İkincisi ise dinî bakımdan yapılması uygun olmayan şeylerden men eden kelamdır. (Fahreddin er-Râzî)