اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَفَمَنِ | hiç olur mu? |
|
2 | اتَّبَعَ | uyan |
|
3 | رِضْوَانَ | rızasına |
|
4 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
5 | كَمَنْ | kimse gibi |
|
6 | بَاءَ | uğrayan |
|
7 | بِسَخَطٍ | hışmına |
|
8 | مِنَ |
|
|
9 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
10 | وَمَأْوَاهُ | ve yeri |
|
11 | جَهَنَّمُ | cehennem (olan) |
|
12 | وَبِئْسَ | ne kötü |
|
13 | الْمَصِيرُ | sonuçtur orası |
|
“Allah’ın rızâsını elde eden Allah’ın gazabına uğrayan gibi olur mu hiç” sorusu bir önceki âyette geçen, “Sonra, herkese kazanmış olduğunun karşılığı kendileri haksızlığa uğratılmaksızın tastamam ödenir” meâlindeki cümlenin açıklaması mahiyetindedir. Yani “Allah’ın emir ve yasaklarına uyan, doğruluğu ve dürüstlüğü sayesinde Allah’ın rızâsını kazanmış olanla emir ve yasak dinlemeyen, devlet ve millet malını zimmetine geçirdiği için Allah’ın gazabına uğrayan kimse hiç eşit olur mu?” denilmektedir. Elbette Allah’ın rızâsını kazanan cennette her türlü güzel nimetlere kavuşurken, diğeri cehenneme gönderilecektir. 162. âyetin son cümlesi buranın ne kadar kötü bir yer olduğunu vurgulamaktadır. 163. âyet de bu iki grubun Allah katındaki derecelerinin farklı olduğunu, âhirette farklı muamele göreceklerini ifade buyurmaktadır. Bu farkın dünya hayatında beşerî ilişkilere, istihdamda ehliyet ve önceliğe yansıması da tabiidir. Bununla birlikte âyette söz konusu edilen derece farklılığının Allah’ın rızâsını kazananlarla ilgili olma ihtimali de vardır. Bu takdirde Allah’ın rızâsını kazananların da eşit olmadıklarına, onların da Allah katındaki derecelerinin amellerine göre değişeceğine işaret edilmiş demektir.
(Kur’ân Yolu, Diyanet Tefsiri)
اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Hemze istifham harfi, فَ istînâfiyyedir. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ , mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
اتَّبَعَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. رِضْوَانَ mef’ûlun bihtir. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
مَنْ müşterek ism-i mevsûlu, كَ harf-i ceriyle birlikte mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası بَٓاءَ بِسَخَطٍ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
بَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. بِسَخَطٍ car mecruru بَٓاءَ fiiline veya بَٓاءَ fiilinin failinin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri; ملتبسا بسخط şeklindedir. مِنَ اللّٰهِ car mecruru سَخَطٍ mahzuf sıfatına müteallıktır.
وَ atıf harfidir. مَأْوٰيهُ mübteda olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. جَهَنَّمُ haberdir.
وَ istinâfiyyedir. بِئْسَ , zem anlamı taşıyan camid fildir. الْمَص۪يرُ failidir. بِئْسَ fiilinin mahsusu mahzuftur. Takdiri; جهنّم şeklindedir.
Dönüş manasındaki الْمَص۪يرُ kelimesi mimli masdardır.
Zem fiili ile kurulan cümlelerde fail; marife veya gizli zamir olur, ondan sonra da mahsus gelir. Fail zamir ise temyizle yahut مَا ile belirtilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ
İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan ayette فَ istînâfiyyedir. Mahzufa atıf için geldiği de söylenmiştir.
Mübteda olan müşterek ism-i mevsulün sılası mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اتَّبَعَ fiili iftiâl babında gelerek Allah’ın rızasına tâbi olmanın birden bire değil, aşama aşama gerçekleştiğine işaret etmiştir.
Az sözle çok anlam ifade etmesi için gelen رِضْوَانَ اللّٰهِ izafetinde رِضْوَانَ , lafza-i celâle muzâf olmaktan ötürü şan ve şeref kazanmıştır.
Teşbih harfi كَ sebebiyle mecrur mahalde bulunan ikinci ism-i mevsûl مَنْ , mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır. Dolayısıyla ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Sıla cümlesi بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ , mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Tezayüfle makabline atfedilen وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ , mübteda ve haberden müteşekkil olup sübut ifade eder. İsim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede müsnedün ileyhin izafetle gelmesi tahkir içindir.
اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ cümlesi ile بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
رِضْوَانَ - بِسَخَطٍ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
وَ istînâfiyyedir. Cümle gayrı talebî inşâî isnaddır. Zem fiili بِئْسَ ’nin mahsusunun mahzuf oluşu, îcâz-ı hazif sanatıdır. Takdiri; عذاب النار ’dır. Zem fiili mahsusuyla birlikte tekid ifade eder.
بِئْسَ zem fiili bir şahsı veya nesneyi yermek maksadıyla kurulan cümlelerde olur. Cümleye kattığı genel anlam hayret ve mübalağa ifadesidir.