اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Allah Teâlâ’nın bütün mahlûkatı hiçbir ortak ve yardımcıya ihtiyaç duymaksızın ve başka bir temel maddeye dayalı olmadan sırf kendi eşsiz kudretiyle baştan inşa ettiği, bunları yok ettikten sonra da tekrar aynı şekilde yaratma gücüne sahip olduğu belirtilmektedir (Taberî, XXI, 25). Yaratmanın tekrar edilmesi ifadesiyle, tabiattaki sürekli yenilenmenin yine yüce Allah’ın irade ve kudretiyle gerçekleştiğine veya kıyamet sonrası dirilişe ya da bunların her ikisine işaret edilmiş olabilir. Âyetin son kısmında belirtildiği üzere bunlara değinilmesindeki asıl amaç, insanın, yaratılış ve yeniden yaratılışla ilgili bütün bu gelişmelerin hikmeti üzerinde düşünmesini sağlamak ve sonunda mutlak kemal sahibi Allah’ın huzuruna çıkarılıp hesap vermenin kaçınılmaz olduğunu hatırlatmaktır.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 297
اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
İsim cümlesidir. اَللّٰهُ mübteda olup lafzen merfûdur. يَبْدَؤُا الْخَلْقَ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يَبْدَؤُا damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’ dir. الْخَلْقَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُع۪يدُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. اِلَيْهِ car mecruru تُرْجَعُونَ ‘ye mütealliktir.
تُرْجَعُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû, meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
يُع۪يدُهُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi عود ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İlk cümle اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Lafza-i celal mübteda, يَبْدَؤُا الْخَلْقَ haberdir.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsim cümlesinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Aynı üslupta gelerek makabline atfedilen ثُمَّ يُع۪يدُهُ cümlesinin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Atfın ثُمَّ ile yapılması az da olsa bir zamanın geçtiğine işarettir.
ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ayetin son cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir. Atfın rütbe ve terahi ifade eden ثُمَّ ile yapılması az da olsa bir zamanın geçtiğine işarettir.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur اِلَيْهِ önemi dolayısıyla amiline takdim edilmiştir.
تُرْجَعُونَ fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur. Kuran-ı Kerim’de tehdit, uyarı ve korkutma manası olan fiiller genellikle meçhul sıyga ile gelir.
Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ sözü lafzen sarih olarak Allah'a dönüşe delalet eder. Bunun yanında bu sarih delalet söylenmemiş başka bir delaleti de kapsar. Bu da hesap, sevap ve cezadır. (Muhammed Ebu Musa, Hâmîm sûreleri Belaği tefsiri, Zuhruf/85, c. 4, S. 370) Buna idmâc sanatı denir. Ya da lazım melzum alakasıyla mecazı mürsel denir.
ثُمَّ ’nin tekrarında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr, يُع۪يدُهُ - تُرْجَعُونَ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
يَبْدَؤُا الْخَلْقَ cümlesiyle, ثُمَّ يُع۪يدُهُ cümlesi arasında mukabele sanatı mevcuttur.
يَبْدَؤُا - يُع۪يدُهُ kelimeleri arasında tıbak-ı hafî sanatı vardır.
Ayetin başlangıcında gaib zamirinden, ayetin sonunda muhatap zamirine iltifat edilmiştir.
Burada gaibden hitaba iltifat yapılarak kelam müşriklere yönelmiştir. (Âşûr)