وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ
وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. لَهُ car mecruru mahzuf muaddem habere mütealliktir.
Müşterek ism-i mevsûl مَنْ , muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur.
فِي السَّمٰوَاتِ car mecruru mahzuf sılaya mütealliktir. الْاَرْضِ atıf harfi وَ ’la السَّمٰوَاتِ ’a matuftur.
كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ
كُلٌّ mübtedadır. كُلٌّ ’nun muzâfun ileyhi hazf edilmiştir. Kelimenin sonundaki tenvin, hazfin işareti olarak muzâfun ileyhten ivazdır. Takdiri, كلّ مخلوق (Bütün mahlukat) şeklindedir.
لَهُ car mecruru قَانِتُونَ ’ye mütealliktir.
قَانِتُونَ haber olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
قَانِتُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan قنت fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ
Ayet وَ ’la …من آياته أن تقوم cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لَهُ , mahzuf mukadder habere mütealliktir.
Akıllılar için kullanılan mevsûl مَنْ , tağlîb yoluyla gayr-ı akilleri de kapsamıştır.
Muahhar mübteda olan müşterek ism-i mevsûl مَنْ ’in, îrabdan mahalli olmayan sıla cümlesi mahzuftur. فِي السَّمٰوَاتِ , bu mahzuf sılaya mütealliktir. وَالْاَرْضِۜ , tezat nedeniyle فِي السَّمٰوَاتِ ’ye atfedilmiştir.
السَّمٰوَاتِ ’tan sonra الْاَرْضِۜ ’ın zikredilmesi, umumdan sonra hususun zikredilmesi babında ıtnâb sanatıdır. Çünkü semavat, arza şamildir.
السَّمٰوَاتِ - وَالْاَرْضِۜ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcab sanatları vardır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife kılınmasındaki maksat, kelamın amacını muhatabın zihnine iyice yerleştirmektir. Sılasının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terkedilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi)
Cenab-ı Allah bu ayetleri zikredip, bunların manası da diğer bir esas olan haşre kudreti ve ilk esas demek olan vahdaniyeti ihtiva ettiği için, O, vahdaniyetine [Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur] ayeti ile işaret etmiştir. O'nun asla ortağı yoktur. Çünkü göklerde ve yerde olan herşey ile göklerin ve yerin bizzat kendileri de O'nundur ve O'nun mülküdür. Binaenaleyh hepsi de O'na boyun eğmiş ve itaat etmiştir. Ortak ise, karşı kor, ortağına denk-eş olur. Şu halde, Cenab-ı Hakk'ın kesinlikle şeriki (ortağı) yoktur. (Fahreddin er-Râzî)
كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur لَهُ , ihtimam için amili olan قَانِتُونَ ’ye takdim edilmiştir.
Müsnedün ileyh olan كُلٌّ ‘nün muzâfun ileyhinin hazfedilmesi îcâz-ı haziftir. Kelimenin sonundaki tenvin hazfin işareti olarak,muzâfun ileyhten ivazdır.
Haber olan قَانِتُونَ ‘nin, ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsim cümleleri mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
له ‘lerin tekrarında reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Ayette geçen قانتين kelimesi itaat etmek manasındadır. Vitr namazında okuduğumuz kunut duası da itaat etme duası manasındadır.
كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ [Hepsi ona itaat eder.] cümlesinde, akıllılara mahsus olan çoğul sıygası kullanıldığı için tağlîb sanatı vardır. Yani akıllılar, diğerlerine üstün tutulmuştur. Tağlîb sanatı, edebiyatta kabul edilen güzel sanatlardandır. (Safvetü't Tefâsir-Ebüssuûd)
[Hepsi ona itaat etmektedir] baş eğerler, irade ve eyleminden çıkmazlar. Akılsızlar için olan ما kullanıp da sonradan genelleme yaparak akıllılar için olan قَانِتُونَ sıygasını kullanması, isnatta bulunanları küçültmek içindir. (Beyzâvî-Ebüssuûd)
İbn Abbâs dedi ki: قَانِتُونَ Boyun eğenlerden kasıt namaz kılanlardır. er-Rabî' b. Enes dedi ki: kıyamet gününde ayağa kalkacaklardır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
["O gün insanlar alemlerin Rabbi huzurunda duracaklardır."] (el-Mutaffifin, 83/6) Bundan maksat hesap için kalkacak olmalarıdır. el-Hasen dedi ki: Herkes Allah için kendisinin O'nun kulu olduğuna dair şahitlik edecektir. Saîd b. Cübeyr dedi ki: ihlas ile O'na ibadet edenler, anlamındadır. (Kurtubî)