لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
İnsan psikolojisi ile ilgili önemli iki hal ve tavra yer verilen bu âyetlerde, darlığa düşen ve kendi aczini ayan beyan gören insanların son ve vazgeçilmez sığınağın ilâhî rahmet olduğunu anladıkları ve içtenlikle Allah’a yalvardıkları; rahata kavuştuklarında ise bir kısmının daha önceki hallerini tamamen unutup bu sonucu kendilerine veya Allah’tan başka varlıklara izâfe etmeye kalkıştıkları, hatta Allah’a ortak koşmaya varacak nankörlükler ettikleri belirtilmekte, bu tutumun hiçbir haklı gerekçesi bulunmadığına ve böyle kimselerin âkıbetinin hiç de zannettikleri gibi olmayacağına dikkat çekilmektedir.
34. âyetin “Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalım!” şeklinde tercüme edilen kısmını, cümledeki yeriyle ilgili farklı değerlendirmelere göre, “Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler diye” veya “Kendilerine verdiklerimizin sonucu olarak nankörlük ederler” şeklinde de çevirmek mümkündür (Şevkânî, IV, 258).
35. âyeti “Yoksa onlara bir kanıt indirmişiz de, o mu şirk koşmalarını söylüyor?” şeklinde çevirmek lafza daha uygun olup meâlde bu tercih edilmiştir. “Konuşma, söyleme” anlamına gelen fiil burada mecaz olarak kullanılmıştır, öznesi “delil, kanıt” olunca, “O delil bunu mu gösteriyor, bu fikri mi destekliyor?” mânasına gelir (Zemahşerî, III, 204).
Bazı müfessirler 36. âyetteki ifade akışından “insanlara bir nimet tattırıldığında buna sevinmeleri”nden olumsuz biçimde söz edildiği anlamı çıktığını düşündükleri için, bunun Allah’ın lutfundan ötürü sevinç duymanın kötü görüldüğü mânasına gelmediğini, burada “sevinme”nin, şımarıkça bir tavır sergileme mânasında kullanıldığını belirtirler. Ayrıca, Yûnus sûresinin 58. âyetinde ifade buyurulduğu üzere Allah’ın nimetleri ve lutfundan dolayı sevinmenin, O’na derin minnet duygusu ve samimi şükür eşliğinde olduğu takdirde, Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazanmaya vesile olacağını hatırlatırlar. İbn Âşûr ise, âyetin zâhirine göre, buradaki sevinmeyi şımarıklık etme şeklinde açıklamaya gerek bulunmadığını ve âyetin şöyle yorumlanmasının uygun olacağını savunur:Allah’ın lutuflarına mazhar olduklarında nasıl ki bunun sona erebileceğini hatırlarından dahi geçirmiyorlarsa, aynı tutumun mantıkî sonucu olarak, başlarına sıkıntı geldiğinde de bunun ortadan kalkacağı ümidini yitirmemeleri ve sabretmeleri gerekirdi; oysa onlar hemen ümitsizliğe düşmektedirler (XXI, 100).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 316-317لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ
لِ harfi, يَكْفُرُوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte يُشْرِكُونَ fiiline mütealliktir.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَكْفُرُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. مَٓا müşterek ism-i mevsûl بِ harf-i ceriyle يَكْفُرُوا fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası اٰتَيْنَاهُمْۜ ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.
اٰتَيْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İkinci mef’ûlun bih mahzuftur. Takdiri; إيّاه (Onu) şeklindedir.
اٰتَيْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أتي ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
فَ istînâfiyyedir. فَتَمَتَّعُوا۠ fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
سَوْفَ gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar.
تَعْلَمُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mef’ûlun bihi mahzuftur. Takdiri; عاقبة تمتّعكم (Zevklenmenin akıbeti) şeklindedir.لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ
لِيَكْفُرُوا fiiline dahil olan لِ , muzariyi gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren harftir. لِ ve akabindeki يَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ cümlesi, masdar teviliyle önceki ayetteki يُشْرِكُونَۙ fiiline mütealliktir.
Buradaki لِ akıbet içindir, tehdit manasına emir için olduğu da söylenmiştir, çünkü zevklenin buyurmuştur. Ancak şu kadar var ki, gaibden emre geçilmesi mübalağa içindir. (Beyzâvî,Kurtubî)
Harf-i cerle birlikte يَكْفُرُوا fiiline müteallik ism-i mevsûl مَٓا ‘nın sılası olan اٰتَيْنَاهُمْۜ , müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
فَ istînâfiyyedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir sıygasıyla gelmiş olmasına rağmen cümlede tehdit ve tevbih anlamı barizdir. Terkip mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ cümlesine dahil olan فَ taliliyye, سَوْفَ istikbal harfidir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
سَوْفَ gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif (erteleme) diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan, yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid (vurgu) olurlar.
Muzari fiil hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )
تَمَتَّعُوا۠ fiili تفعّل babındadır. Sülasisi متع ’dır. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar. Bu babta en çok kullanılan anlam tekellüf (zorlanmak) tür. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime bu babta 11 kere geçmektedir.
تَعْلَمُونَ - لِيَكْفُرُوا kelimeleri arasında gâibten muhataba geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.
Bu ayet, tehdit yoluyla söylenmiş bir emirdir. Yani onlar, Allah'ın nimetlerini inkâr etsinler, dünyada onlardan yararlansınlar. Ey müşrikler! Bu hayatın zînetlerinden ve geçici nimetlerinden yararlanmanızın sonunun nasıl olacağını göreceksiniz demektir. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsir- Âşûr)