Secde Sûresi 24. Ayet

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُواۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يُوقِنُونَ  ...

Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıkları zaman, içlerinden emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَجَعَلْنَا ve yetiştirmiştik ج ع ل
2 مِنْهُمْ onların içinden
3 أَئِمَّةً önderler ا م م
4 يَهْدُونَ doğru yola ileten ه د ي
5 بِأَمْرِنَا buyruğumuzla ا م ر
6 لَمَّا zaman
7 صَبَرُوا sabrettikleri ص ب ر
8 وَكَانُوا ve olduklarında ك و ن
9 بِايَاتِنَا ayetlerimize ا ي ي
10 يُوقِنُونَ kesinlikle inanıyor ي ق ن
 

Kur’an’ın birçok yerinde İsrâiloğulları’na verilen nimetlerden ve kendilerine sağlanan üstünlükten söz edilir. Fakat burada da vurgulandığı üzere içlerinden doğru yolu gösteren rehber ve önderler çıkarılması şeklinde tezahür eden büyük nimet, onların sağlam bir imana sahip olmaları ve Allah’ın buyruklarına uyma hususunda güçlüklere karşı direnmeleri, inançlarını muhafazada azim ve sebat göstermeleri şartına bağlanmıştır. Bu niteliklerini kaybettiklerinde nimeti ve ilâhî desteği de hak etmez duruma düşmüşlerdir. Onların bu konudaki zaaflarına da Kur’an’da değişik vesilelerle değinilmiştir. Âyetin “lemmâ saberû” şeklindeki kısmı “limâ saberû”şeklinde de okunmuştur; bu sebeple belirtilen kısma birinci kıraate göre, “iman edip sabrettikleri zaman, sürece” mânası verilebileceği gibi ikinci kıraate göre “iman edip sabrettikleri için” anlamı da verilebilir (Taberî, XXI, 112-113; sabır hakkında bk. Bakara 2/45; İsrâiloğulları hakkında bk. Bakara 2/40; Nisâ 4/153-161; A‘râf 7/138-171).

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 360
 

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُواۜ

 

جَعَلْنَا  atıf harfi  وَ ’la makablindeki  جَعَلْنَا  fiiline matuftur. 

جَعَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  مِنْهُمْ  car mecruru mahzuf ikinci mef'ûlün bihe mütealliktir.  اَئِمَّةً mef'ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  يَهْدُونَ  ile başlayan fiil cümlesi اَئِمَّةً ’in sıfatı olarak mahallen mansubtur.

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَت)”dır.

Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. Sıfat mevsûfuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT: 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR: Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi mef'ûl, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir. Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يَهْدُونَ fiili ن ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. بِاَمْرِنَا  car mecruru يَهْدُونَ fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.  

صَبَرُوا  ile başlayan cümle muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

صَبَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. 

 

وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يُوقِنُونَ

 

كَانُوا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا ’nun ismi cemi müzekker olan  وا , muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur. 

بِاٰيَاتِنَا  car mecruru  كَانُوا ’nun ismine mütealliktir. Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يُوقِنُونَ  fiili , كَانُوا ’un haberi olarak mahallen mansubdur. 

يُوقِنُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُواۜ

 

Ayet, önceki ayetteki  جَعَلْنَا  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi, hükümde ortaklıktır.

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. İkinci mef'ûl olan  اَئِمَّةً ’deki tenvin tazim içindir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car-mecrur  مِنْهُمْ, ihtimam için fail olan  رَبُّكُمْ ’e takdim edilmiştir.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا  cümlesi,  اَئِمَّةً  için sıfattır. Muzari fiille gelmesi, onların bu sıfatlarındaki teceddüt ve istimrarına işaret etmiştir.

Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır.

Veciz anlatım kastıyla gelen  بِاَمْرِنَا  izafetinde Allah Teâlâ'ya ait zamire muzâf olan اَمْرِ, tazim edilmiştir.

لَمَّا  edatı,  جَعَلْنَا ’ya müteallık, حين  manasında zaman zarfıdır.

Veya müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  صَبَرُوا, şart cümlesidir ve şart edatı  لَمَّا ’nın muzafun ileyhi konumundadır.

Öncesinin delaletiyle cevap cümlesinin hazfi, icâz-ı hazif sanatıdır. Zaman zarfı  لَمَّا, bu mahzuf cevaba mütealliktir. 

Mahzuf cevap ve mezkur şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur'an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)  

لَمَّا ; mazi fiile dahil olduğunda iki ayrı cümlenin varlığını gerektirir. Birinci cümlenin bulunması ikinci cümlenin de bulunmasını gerektirir.  لَمَّا  harfi var olan birşeyden dolayı var olmayı gerektiren harftir. Bazı ulema bu takdirde  لَمَّا ’nın  حين manasında zarf olduğunu kabul eder. (Suyûtî, İtkan)

لَمَّا ; maziden önce vakta ki,...dığı zaman, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği)

Bu ayet, Müslümanlar için eğer onlar gibi bu sabrı gösterirlerse içlerinden rehberler çıkacağına dair tariz vardır. (Âşûr)

 

وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يُوقِنُونَ

 

Ayetin bu son cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle  صَبَرُواۜ  cümlesine atfedilmiştir. Nakıs fiil  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil sıygasında gelen  يُوقِنُونَ  cümlesi  كَان ’nin haberidir.

İsim cümlesi, fiil cümlesine atfedilmiştir. Aslolan, aynı üsluptaki cümlelerin birbirine atfıdır. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.

Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden işe başlayıp halen devam ettiği kast ediliyorsa aralarında atıf yapılabilir. (Sevinç Resul, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, s. 190-191)

Cümlenin müsnedi olan  يُوقِنُونَ ’nin, muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, c. 5, s. 124)

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s.103)

Allah Teâlâ’ya ait zamirin  بِاٰيَاتِ  ile izafeti, ayetlere tazim ve teşrif ifade eder.

بِاٰيَاتِنَا , ayetlerin ihtimamı için takdim edilmiştir. (Âşûr)