اِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
Allah katından gelen bildirimleri düzmece olarak niteleyen inkârcılara evrendeki olaylar ve bunlara yön veren yüce kudret üzerinde düşünme çağrısı yaparak başlayan sûre, buna paralel bir içerikle, fakat bütün bu uyarı ve yol göstermelere rağmen iman etmemekte ısrar edenler için acı âkıbetin kaçınılmaz olduğu ve peygamberin de bu hususta başka yapacak bir şeyi bulunmadığı bildirilerek sona ermektedir. İnsanlar, Allah’ın kudreti karşısında kendilerinin ne kadar âciz olduğunu ve O’nun vaadinin gerçekliğini anlamaları için 26. âyette arkeoloji gibi beşerî bilimlerin, 27. âyette de jeofizik ve ziraat gibi deneysel bilimlerin verileri ışığında düşünmeye davet edilmekte, 28. âyette yine de hesap gününe inanmamakta direnen ve bu yöndeki uyarıları hafife alan kimselerin bulunduğu belirtilmekte, 29. âyette o gün gelip çattığında “iman ettik” demenin yarar sağlamayacağı hatırlatılmakta, son âyette de Resûl-i Ekrem’in ve onun yolundan giderek gerçekleri tebliğ etmeye çalışanların inatla inkârcılıklarını koruyanları zorla iman dairesine dahil etmek gibi bir görevlerinin bulunmadığı, tebliğ görevi yapıldıktan sonra onları irade sınavı ile baş başa bırakmak gerektiği bildirilmektedir. 28. âyetin “bu hüküm ne zaman?” şeklinde çevrilen kısmı, “Aramızdaki kesin hüküm ne zaman verilecek?” veya “Sözünü ettiğiniz bu mükâfat ve ceza ne zaman gelecek?” şeklinde açıklanmıştır. 29. âyetin “o hüküm günü” şeklinde tercüme edilen kısmı için “Bedir zaferinin kazanıldığı gün”veya “Mekke’nin fethedildiği gün” anlamını verenler olmuşsa da âyetin bağlamı burada kıyamet gününün kastedildiğini göstermektedir (Taberî, XXI, 116; Şevkânî, IV, 296).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 360-361اِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. رَبَّكَ kelimesi اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubtur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
هُوَ يَفْصِلُ isim cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merf’ûdur. Munfasıl zamiri هُوَ mübteda olarak mahallen merf’ûdur.
يَفْصِلُ cümlesi mübtedanın haberi olup mahallen merfûdur. بَيْنَهُمْ mekân zarfı, يَفْصِلُ fiiline mütealliktir.
يَوْمَ zaman zarfı, يَفْصِلُ fiiline mütealliktir. الْقِيٰمَةِ muzâfun ileyh olarak fetha ile mecrurdur.
مَا müşterek ism-i mevsûl ف۪ي harfi ceriyle birlikte يَفْصِلُ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
كَانُوا nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا’nun ismi cemi müzekker olan وا, muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.
فٖيهِ car mecruru يَخْتَلِفُونَ fiiline mütealliktir. يَخْتَلِفُونَ fiili كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.
يَخْتَلِفُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
يَخْتَلِفُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi خلف ’dır.
İftiâl bâbı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. İlk cümle اِنَّ ve fasıl zamiriyle tekid edilmiş faide-i haber, inkâri kelamdır. اِنَّ’nin haberinin يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ şeklinde muzari fiil cümlesi olması hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ, isim cümlesi, fasıl zamiri ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle birden fazla tekit ve yerine göre de tahsis ifade eden çok sağlam cümlelerdir.
Cümledeki fasıl zamiri kasr ifade eder. Kasr, fasıl zamiriyle fiil arasındadır. هُوَ maksurun aleyh/mevsûf, يَفْصِلُ maksur/sıfat olmak üzere, kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. Yani [Onların arasını ayıracak sadece odur.] (Âşûr)
فْصِلُ kaza ve hüküm manasınadır. (Âşûr)
Harfi cerle bilikte يَفْصِلُ fiiline müteallık müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası olan كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ; nakıs fiil كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَانُوا ’nun haberinin muzari fiil cümlesi şeklinde gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.
كَانَ ’nin haberinin muzari fiil olması, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylem olduğuna, veya geçmişte mûtat olarak yapılan ve âdet haline getirilen davranış olduğuna işaret eder. Fail onu sürekli yaptığından adet haline getirmiştir. (Arap Dilinde Kane Fiili Ve Kur'an’da Kullanımı M. Vecih Uzunoğlu)
كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s. 103)
Car mecrur فٖيهِ , önemine binaen amili olan تَخْتَلِفُونَ ’ye takdim edilmiştir. Bu, takdim-tehir sanatıdır.
رَبَّ isminin Hz. Peygambere ait zamire muzaf olması Peygamber Efendimize tazim, teşrif ve destek ifade eder. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için رَبَّ isminde tecrit sanatı vardır.
Sülasisi حلف olan يَخْتَلِفُونَ fiili, اِفْتِعال babındadır.
يَفْصِلُ - يَخْتَلِفُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.